Eliucmak
YazarEliucmak
6 dakika okuma süresi
Kas 3, 2020

Tarihe Damgasını Vuran Bilim Kadınları 


Hep Geçmişteki Bilim Adamlarının Adını Duyarız, Peki Ya Bilim Kadınları?

   Bilim tarihi yüzyıllara dayanan en eski olgulardan birisidir. İnsanların dünyayı kavrama merakı üstüne gelişmiş, fiziki evrenin gözlemleri ile gelişmiş pratik ve entelektüel bir prensip olan bilim bizi şuan ki konumumuza getirmiş ve beyinsel gelişimimizi hayata olan temel bakışımızı yapılandırmıştır. Aristotales'ten tutun Louis Pasteur'e, Albert Einstein'dan günümüzde Stephan Hawking'e kadar kendisi bir o kadar güncel ve değişken iken kökü bir o kadar da eski olan bilim tarihinde bir çok bildiğimiz isim vardır. Fakat dikkat çeken ve bir o kadar göze çarpan bir husus da şudur ki; bir anket yapılacak olsa ve insanlara 5 tane bilim insanı söylemelerini istesek insanların çoğu genelde erkek bilim insanlarını söyler. Bilim kadını sayısı yadsınamayacak kadar çok olsa dahi genelde insanlar bilim adamlarının ismini daha çok duyarlar. Peki bunun nedeni ne olabilir ne düşünürsek, belki de geçmiş yıllardaki orta çağda kadınların daha baskılanması ve erkek bilim insanlarının daha çok kendini göstermesi eğitimini geliştirmesi ve ün kazanması diyebiliriz. Oysa ki o yıllarda bile bilime büyük katkılar sağlamış hatta tarihe damgasını vurmuş bir çok kadın bilim insanı vardır. 

Peki Kim Bu Bilim Kadınları?

   Günümüzde radyoaktivite kavramı çok yaygın bir hal aldı. En basitinden herkesin elindeki telefonu, kullandığı bilgisayarı, izlediği televizyonu hep radyoloji yayan nesneler. Hasta olduğumuzda çekilen tomografide, röntgende hep radyasyon alıyoruz. Bu radyoaktivite, radasyon kavramı günümüzde bu kadar yaygın iken ilk bu kavram ile sayısız deneyler yapan üzerine senelerce çalışmalar yapan insanı bilmesek tabi ki de olmaz. Bir çok insanın bildiği bilim kadınlarından olan Marie Curie Polonya asıllı bir kimyager ve fizikçidir. Uranyum ile yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfeden Curie, toryumun radyoaktif özelliğini bulmuş ve radyum elementini ayrıştırmıştır. Radyoloji biliminin kurucusu olan Curie 1903 yılında Nobel Fizik ödülü, 1911 Nobel Kimya ödülü  kazanmıştır. Ve çalışmalarıyla çığır yaratan Curie Nobel ödülü alan ilk kadın, iki kez Nobel ödülü alan ilk bilim insanı olarak tarihe adını altın yıldızlarla yazdırmıştır. Radyoaktivite ile ilgili bilime bir çok katkı sağlayan Curie bir çok bilinmeyen kapıların sırlarını bizlere açmıştır. Günümüzde kullandığımız bir çok şeyde emeği büyük ölçüde olan Marie Curie'ye ne kadar teşekkür etsek azdır. Belki de o olmasa bilim yıllarca daha geriden gelecekti ve şuanda bildiğimiz çoğu şeyi bilmiyor yapamıyor olacaktık.

   Radyoaktivite konusuna değinirken bilgisayarların da radyasyon yaydığından bahsetmiştik. O zaman biraz da bağlantılı giderek bilgisayardan bahsedelim. Günümüzde çoğu şeyi yaparken bilgisayar olmasa zorlanırdık, bizim hayatımızı çeşitli algoritmalarıyla aşırı derecede kolaylaştıran ve bize yepyeni ufuklar açan bir anahtardır bilgisayar. Peki bu algoritmaları nasıl yapıyor? Ya da kendisi de bir algoritma üstüne kurulu değil mi? Programlama dalı bizim bu algoritmaları yapmamız adına kurulan bir daldır. Programlama dilleri sayesinde bir çok şeyi hatta hayal ettiğimiz her şeyi yapabilmekteyiz. Bizi internete bağlayan, sosyal medyaları kullanmamızı sağlayan, dijital olan her şey bir algoritma üstüne kurulmuş bir programlama sayesinde yapılmıştır. Programlama hayatımızın her alanına bu kadar nüfuz ederken asla ilk programcının kim olduğu bilinmez, adı geçmez, kim olduğuna dair pek bir söylenti dolaşmaz halk arasında. 

   Asıl adı Augusta Ada Byron olan Lovelace Kontesi İngiliz asıllı matematikçi ve yazar, Ada Lovelace dünyanın ilk bilgisayar programcısı olan kadın bilim insanıdır. Bilime şiirsel yaklaşımından dolayı kendisini analizci ve metafizikçi olarak tanımlamıştır. Gençken matematiksel yetenekleri sayesinde Charles Babbage ile arkadaşlık kuran ve Babbage’ın Analitik Motor üzerine çalışmalarına neden olan Ada esas olarak Babbage'in erken dönem mekanik genel amaçlı bilgisayarı Analitik Makine üzerindeki çalışmaları ile bilinir. Babbage dahil olmak üzere diğer bilim insanları sadece bilgisayarların salt hesaplama ya da yoğun hesaplama kapasitesi üzerine yoğunlaşmışken, Ada, salt hesaplama ya da yoğun hesaplamanın ötesine geçmek için bilgisayarların kapasiteleri üzerine bir görüş geliştirdi ve şiirsel yaklaşımı sayesinde ortak çalışma aracı olarak teknolojinin birey ve toplumla ilişkisinin nasıl olduğunu inceleyen analitik motorun temel sorularını sormasına önayak oldu. Bir bilgisayar tarafından işlenmek üzere yazılan ilk algoritmayı içeren Makine hakkındaki notları, bilgisayar programcılığına sağlam temeller atmıştır. Herkes tarafından görünmeyen bir altın yaldızla tarihe imzasını atan Ada Lovelace sayesinde bugünkü bir çok programlamanın temeli sağlanmış sayesinde programcılık hakkında bir çok şeyi yapabilmişizdir.

   Kolesterol, penisilin, B12 vitamini ve insülin... İnsan vücudu için önemli olan ve fayda sağlayan şeyler. Hepimizin bildiği gibi insülin, vücuttaki karbonhidrat özüştürmesinin düzenlenmesinde rol alan bir hormondur ve bu hormon kan şekerini düşürücü etkisi sayesinde kandaki şeker seviyesini dengeler. Kan plazmasında taşınan bir sterol olan hayvanların vücut dokularındaki hücre zarlarında bulunan kolesterol insan sağlığı açısından önemli bir faktördür. Bağırsaklarda bulunan bakterilerle sentezlenen B12 vitamini vücutta kırmızı kan hücrelerinin çoğalmasını destekler ve protein metabolizmasının çalışmasını sağlar. Son olarak dünyanın ilk antibiyotiği olarak bilinen penisilin, tarihi açıdan çığır açmış ve günümüzde de halansa birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Şuanda size neden bunları anlattığımı sorguluyor olabilirsiniz. Bunları anlatmamın nedeni bu yapıların moleküler keşfinin kimin tarafından sağlandığını söylemeyi istemek. Protein kristallografisi bilim dalının kurucusu Britanyalı bilim kadını olan Dorothy Mary Crowfoot Hodgkin; kolesterol, penisilin, B12 vitamini ve insülin'in moleküler yapılarının keşfetmiş ve B12 vitamini üzerine çalışması ile 1964 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüştür. Kimya alanında Nobel ödülü kazanan üçüncü kadın olan Hodgkin, bir çok keşif yapmış ve kristallerin üç boyutlu yapılarını belirlemek için kullanılan bir yöntem olan X-ışını kristalografisini geliştirmiştir. Bu sayede bilime büyük ölçüde katkı sağlayan Hodgkin tarihe adını yazdırmış bilim kadınları listemizde yer alıyor.

Son Olarak 

   Kısa bir makale yazmayı hedeflediğimden bütün bilim tarihinin parlayan kadın yıldızlarını anlatamasam da isimlerini sizlerle paylaşmak istiyor ve hepsine ayrı ayrı dallarda bizleri bugüne taşıdıkları için teşekkür ediyorum. Mary Anning, Sophie Germain, Lise Meitner, Barbara McClintock, Elizabeth Blackburn, Grace Hopper, Jocelyn Bell Burnell, Maria Mitchell, Rosalind Franklin, Patricia Bath, Jane Goodal, Valentina Tereshkova ve daha ismini yazamadığım bir çok bilim kadınını sizlerin de bilmesini tanımasını istiyor ve burada makalemi sonlandırıyorum. Okuduğunuz için teşekkür ediyor, okurken aydınlandığınızı ve keyif aldığınızı temenni ediyorum.

Bunlar İlginizi Çekebilir