Yahya Erdoğan
YazarYahya Erdoğan
4 dakika okuma süresi
Oca 9, 2019

    Seçtiğiniz Mesleği Ne Kadar İstiyorsunuz?


    Gerçek Hayaliniz Ne?

    Tüm gençlerin geçtiği yegane bir yol vardır; gelecekte ne olacaklarına karar verdikleri meşhur lise yılları. Bir yandan tüm istekler, arzular, hayaller konuşur; hatta bağırır kafamızın bir köşesinde. Ama bu bağırışlar bir yeraltı hapishanesinin mahkumlarının bağırışlarından fazlası olamaz çoğu zaman. Bireylerin büyük bir kısmı tüm arzularını dizginlemek zorunda kalır kendisini sarmalayan insanların gölgesinde. İşin en kötüsü ise buna kendimizi inandırmamızdır. Gelen tüm baskıları öylesine benimser ve sahipleniriz ki, onları kendi içimizden gelen arzular olarak düşünüp, tüm planlarımızı ve hedeflerimizi kurgulamaya koyuluruz.

    Sebeplerinden bahsederken benim için klişeleşen ve mazaretten fazlası olmayan eğitim sistemi söylemlerine asla gimeyi düşünmüyorum. Bana kalırsa bunun en büyük sorumlusu zaman yada başka bir deyimle dönem. İçinde bulunduğumuz dönem o kadar farklı ki teknolojinin hayatımızda yarattığı değişim tüm insanlık için öngörülemez boyutlarda. Tarihte bu dönemle kıyaslanabilecek süreçler yaşansa da bana kalırsa hiçbiri örnek teşkil edemeyecektir. Yaşadığımız coğrafyada, piyasada hiçbir sektör kalifiye eleman açısından tam anlamıyla doyum noktasına ulaşamadan bu değişimlere ayak uydurmak zorunda kaldığından getiriler konusunda bilgi sahibi değiliz, hem maddi olarak hem de manevi olarak. Ayrıca teknolojinin etkilerinden dolayı, bugün avantajlı sayılan meslekler zamanla değişmekte, mesleklerin kendisi değişmese de içeriği ve yetkinlikleri değişmekte. Zamanın öngörülebilirliği, mesleklerin zamanla ne duruma geleceği ciddi araştırma konusu. Eğitim ise, bana kalırsa, bu noktada devreye giriyor: zamanla mesleklerin evirileceği noktayı saptamada. Ayrıca kabul etmeliyiz ki eğitimde sistemsel yaklaşımda bireylerin seçimlerini en baştan itibaren yönlendirmelerle parça parça ama sürekli olarak yapmalarını sağlanmalıdır, mevcutta uygulanan sistem olan az sayıda ve geri dönüşü mümkün kılmayan büyük kırılma noktaları çokta yararlı olmadığı ortadadır.

    En Güzel Örneklerden, Kaan Sekban 

    Son okuduğum kitap tam da bu konu ile alakalıydı. İnsan kaynakları alanında yılın kitabı seçilmişti, çünkü banka hayatından bugüne kadar anlatılmamış bir akışkanlıkla kesitler veriyordu sayın Sekban ve hayallerinin peşinden koşmasını anlatıyordu. "Tebrikler, Kovuldunuz!" adındak kitabından bahsediyorum. Kendisi bugünlerde komedyenlik serüvenine başlamış durumda ve görünen o ki geleceği aydınlık. Sevilen birisi, dürüst olmak gerekirse fazlasıyla sempatik. Halk deyimiyle "şeytan tüyü var çocukta :))". Tabiki iyi anlamda. Kendisi kitabında hayalleri için vazgeçtiği hayatı, bana kalırsa istemeden taraflı anlatmış olsa da, peşinden koştuğu hayalleri keşfettiği yaş ilgimiç çekmedi değil açıkçası. Kariyer planlaması anlamında geç sayılabilecek bir yaşta, 20li yaşlarının sonlarında, "ruh işimi" keşfedebilmiş Kaan Sekban. Peşinden koşmak adına hayalinin, yapmadığı bir şey kalmamış. Burada bir parantez açmak istiyorum, kendisi kitabında ne kadar az bahsetse de bana kalırsa 12 yaşında gittiği Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde aldığı tiyatro eğitimlerinde mutluluğu keşfetmiş; ama en başta bahsettiğim çevre etkisi kendisinde fazlaca etkili olmuş ve benim halüsinasyon olarak değerlendirdiğim bu durumu hayali olarak algılamış, zaman kaybetmiş. Kendisini buna inandırması okul zamanları haricinde kendisine 10 yıla mal olmuşki, okul zamanını hesaba katmak hiç istemem. Süreler her ne kadar önemsiz gibi görünse de şu anki meslektaşlarının altın çağı denilebilecek zamanları kaybetmesine neden olmuş olma ihtimali göz ardı edilemez bir gerçektir.

    Sonuç

    Asla hayallerinizin peşinden koşmaktan korkmayın, gibi önemi ne kadar büyük olsa da zamanla ne yazıkki anlamını kaybetmiş cümlelere girmek istemiyorum. Benim burada anlatmak istediğim şey hayalinizi doğru tanımlamanız. Sekban'ın kitabında söylemeye çalıştığı gibi her ne yapmak isterseniz isteyin içine girmeden önce ütopiktir, sürekli gözünüzün önüne gelen şey onun iyi yönleridir. Benim eklemek istediğim is hayalinizin içine girmekten korkmayın, girdiğinizde de size uygun değilse zorlamayın şansınızı. Demek ki size uygun değilmiş, kendinizi kandırmışsınız bugüne kadar. Bu utanılacak bir şey değildir asla, size sunulan vitrin her zaman dükkanın içiyle aynı çıkmaz çünkü. Hatta kasanın arkası ve müşteri tarafı bile farklıdır çoğu zaman. Sekban kendisinde liseden itibaren emareler görüp bastırdığı sahneye çıkma heyecanını 30 yaşında bastırmamaya karar verdi. Bence bu hata ve kendisinin de tavsiyesi bu yönde; he ne kadar o işin beyaz yaka kısmına daha çok vurgu yapsa da. 

    Hayalinizin içine girin, olmadığında korkmadan çıkmayı ve başka şeyler denemekten korkmayın. Üniversitede iseniz staj imknanlarından yararlanın, gönüllü olarak o sektörde veya hayalde bulunun, yapabileceğiniz bir şey ise hobi olarak yapın. Yeter ki ciddiye alın. Ancak bu şekilde sizin için uygun olup olmadığını anlar ve sizin için kötü olabilecek yanlarını ortaya çıkarabilirsiniz.

    İnsanların sizin yerine karar vermesine ise asla izin vermeyin. Ne yaparsanız yapın kendinizden emin olarak yapın. Hayalinizi bulduğunuzda ise peşini bırakmamanın yollarını bulmaya bakın. Gerçi merak etmeyin, siz onu bulduğunuzda o sizin peşinizi bırakmayacaktır :))

    Bunlar İlginizi Çekebilir