Bengisu Erdoğan
YazarBengisu Erdoğan
14 dakika okuma süresi
Nis 26, 2024

    Picasso'nun Guernica Tablosuna ve İspanyol İç Savaşına Dair Bir İnceleme


     İspanya’da 17 Temmuz 1936 - 1 Nisan 1939 tarihleri arasında süregelen, İkinci Dünya Savaşı’nın bir provası sayılan kanlı iç savaş sırasında yaşanan Guernica Katliamı ressam Pablo Picasso’nun en ünlü şaheserlerinden birini ebediyete taşımasına bir vesile ve ilham kaynağı olmuştur. Bu iç savaş her ne kadar kötü sonuçlar doğursa da savaşın korkunçluğunu yansıtacak ve günümüze taşıyacak bir başyapıtı var etmiştir. İspanyol İç Savaşı Birinci Dünya Savaşı’ndan doğan hassas politik dengelerin bozulup, yeni ittifakların oluşturulduğu ve faşist diktanın salt bir egemenlik için modern stratejilerini denediği trajik bir senaryo haline gelirken, Guernica tablosu ise bunu sonsuzluğa taşıyan bir eser olur.

    İç Savaş Öncesi Genel Durum

     Picasso çalışmalarını ilerletirken, dünyanın çeşitli yerlerine uğrarken, 1930’lu yıllarda Avrupa büyük bir tehdit altındaydı. Avrupa’da faşizm; İtalya’da Benito Mussolini ’nin yandaşları, Almanya’da Adolf Hitler’in Nazileriyle varlığını iyice belirginleştirmeye başlamıştı. Bu iki Avrupa ülkesinde de faşist rejim yanlıları yükselişteydi. Bu durum, Avrupa için başlarda çok bir anlam ifade etmese de zamanla harekete geçirilen politikalar Avrupa Devletleri’nin büyük bir tehdit altında olduğunu gözler önüne serdi.

     Birinci Dünya Savaşı’nın ardından topraklarının bazı bölümleri Fransa tarafından işgale uğrayan İspanya’da General Primoderivera tarafından kurulan diktatörlük, 1930 yılında iktidardan düşmesiyle sona erdi. Tam bu dönemlerde İspanya’da toplumsal adalete dayalı yeni bir düzen kurma isteği halk tabanında kendini göstermeye başladı. 1931 yılında yapılan seçimlerin sonucunda İspanyol Cumhuriyeti kuruldu. Kral Alfonso ülkeyi terk etti ve İspanya Krallığı yıkılmış oldu. Ancak 8 yıl ayakta kalabilecek İspanyol Cumhuriyeti zaman içerisinde politik sağ ve sol gruplar olarak ikiye ayrıldı. Cumhuriyetin içinde ’İki Farklı İspanya’ oluşmasının sebeplerinin kökenleri, ABD‘ye karşı yapılan savaştan (1898) ve Küba’nın düşmesinden sonra İspanya’da baş göstermeye başlayan sıkıntılarda yatar. İspanya o dönemde bir tecrit dönemine girer. Kötüleşen ekonominin sonuçları yerleşik yoksulluk ve kanlı biten bir dizi grevle patlak veren ve sonra da kanserleşen toplumsal gerilimdir. Ulus içindeki dengenin belirsizliğinin nedenleri, bölgelerin özellikleri, politik yapı ve üretim sistemlerinin çelişkileri irdelendiğinde hemen anlaşılır. Endülüs ve Estremadura’da ağalık sisteminin yarattığı sıkıntılar vardı. Özerk yönetimler ile merkezi yönetim arasındaki idari karşıtlıklar üniter bir ulusal bilinç oluşturmayı engellemekte; sanayi kurumları ile eski tarımsal ekonomi politikası arasındaki uyumsuzluk gelişmeyi engellemekte; Katolikliğin değerleri ile laik anarşi arasındaki mesafe sürekli büyümekteydi. Bunlar otuz yıl içinde iç savaşa dönüşecek olan bir rahatsızlığın ilk belirtileriydi. Böyle toplumsal rahatsızlıkların içine doğan cumhuriyet içindeki bu sağ ve sol gruplar zaman içinde birbirlerine düşman kesildiler. Bu iki grup içerisinde, bir tarafta başarılı bir sosyalist hareket sonucunda büyük sanayi kentlerinde yaşayan laik ve çağdaş İspanyollar, diğer tarafta ise Katolik Kilisesinin baskısı altında olan sefalet içindeki köylüler vardı. Picasso bu ikinci İspanya’ya ‘Siyah İspanya’ diyordu. Her iki grup da yönetimde hak iddia ediyordu ve 1936’da yapılacak seçim sonuçlarını kabul etmeyeceklerini beyan ediyorlardı. Bu çok ciddi sıkıntılar yaratıyordu. Sonunda ülkedeki gerilim 1936 seçimleriyle iyice had safhaya ulaşacaktı.

    İspanyol İç Savaşı (1936-1939)

    1933’de tutucu güçler yeni cumhuriyetin denetimini ele geçirdi. Bu sağcı cephe Katalonya ve Bask Bölgeleri’nde yoğunlaşan devrim hareketlerini ezmeye yönelik politika izledi. Merkez sağ hükümeti kırsal bölgeleri denetleyemez duruma gelince Parlamento dağıtıldı ve yeni seçimlerin Şubat 1936’da yapılacağı açıklandı. 16 Şubat 1936’da yapılan genel seçimlerde Halk Cephesi Cortes’te büyük bir çoğunluk elde etti. Seçimlerde Cumhuriyetçi ve sol eğilimli partilerin oluşturduğu Halk Cephesi, kralcı cepheye karşı zafer kazanması üzerine kralcı olarak bilinen General Franco, Başbakan Portela ile konuşup seçimleri iptal etmesi için yardım önerisinde bulunmuştur. Bu talebi reddedilmiştir. Ardından Genelkurmaydan uzaklaştırılarak Kanarya Adaları’nda önemsiz bir göreve atandı. Halk Cephesi iktidarını devirmek için planlar yapan sağcı subaylarla ilişki kurdu ve darbe planları yapmaya başladı. Bu sırada Falanjist militanlar ve sol gruplar karşı hareketin önde gelenlerini öldürmüştür. Bunun üzerine Fas’taki kuvvetlerin komutanı Yagüe isyan başlatmıştır.1* Diğer önemli komutanlar da bulundukları bölgelerde olağanüstü hal ilan ederek kamu binalarını ele geçirdiler ve Cumhuriyete bağlı görevlileri öldürmeye başladılar. General Franco 19 Temmuz 1936’da Fas’a gelerek buradaki birliklerin komutasını devralarak lejyonerlerle birlikte İspanya’ya gelmiştir. Hitler ve Mussolini isyanın başlamasından hemen sonra Franco'nun emrine birer uçak filosu göndererek 13.500 kişiyi Fas'tan İspanya'ya taşımıştır. Müteakip günlerde de 200,000'i geçen Alman, İtalyan ve Arap askeri bölgeye sevk edilmiştir.

     Faşist hareketin başına geçen Franco ordusuyla birlikte İspanya’ya çıkmıştı ve Madrid’e doğru ilerlemeye başladı. Garnizonların ayaklanmasıyla üç yıl sürecek iç savaş başlamış bulunmaktaydı. Kurulan Halk Cephesi Hükümeti ile Franco hiç beklemediği bir direnişle karşılaştı. Direnen halk Franco’nun karşısında ‘viva la muerte’ yani ‘çok yaşa ölüm’ sloganlarıyla yürüyordu. Franco faşist harekete başkomutan seçilmişti ve bu şu demek oluyordu: Hem orduları yönetecek hem de milliyetçi hükümete başkanlık edecek kişi artık Franco idi. Franco’nun bu göreve getirilmesindeki en büyük sebeplerden biri Almanya’nın Nazilerinden ve İtalya’nın Faşist yönetiminden yardım alabileceğinin biliniyor olmasıydı. Franco’nun Avrupalı Faşist dostlarından gelecek olan yardımı ise gecikmemişti.

     Generaller isyanı darbeye çeviremeyince uluslararası destekle çatışmaları bir iç savaş boyutuna taşımaya karar vermişlerdir. Monarşistler isyan öncesinde İtalya ile görüşmüştür. İtalya’nın yanı sıra Almanya, Portekiz ve A.B.D. isyancılara yardım etmiştir. 26 İtalya, Almanya ve Portekiz faşist isyancılara kendi yönetimleri de faşist olduğu için, ileride görüleceği üzere Rusya ise sosyalist Cumhuriyetçilere kendi yönetimleri de sosyalist olduğu için destek olmuştur. Yani bu yardımlarla rejim ihracı amaçlanmıştır. A.B.D’nin yardım amacı daha farklıdır. İspanya’da kızılların başta olmasındansa faşistlerin başta olmasını Amerikan sermayesi açısından tercih etmiştir.

     Savaş boyunca Almanya Franco’ya 1.200, İtalya 1.800 ve A.B.D. 12.800 kamyon yardımında bulunmuştur. Almanya ve İtalya binden fazla uçak satmıştır. A.B.D’nin Texaco firması da Franco yönetimine 1936’da 344 bin, 1937’de 420 bin, 1938’de 478 bin, 1939’da 624 bin ton petrol yardımı yapmıştır. Ayrıca çeşitli silah ve mühimmat yardımı da yapılmıştır.2* Franco’nun Dışişleri Bakan José María Doussiangue “Amerikan petrolü, Amerikan kredisi ve Amerikan kamyonları olmasaydı savaşı kazanamazdık.” demiştir. Büyük güçlerden Halk Cephesi hükümetini açıktan destekleyen tek devlet Sovyet Rusya olmuştur. Meksika da İspanyol Cumhuriyetçilere yardım etmiştir. Rusya Cumhuriyetçilerin ihtiyacı olan silahların önemli bir kısmın temin etmiştir. Ancak Rus yardımları geç başlamış, az yardım yapmış ve çabuk kesmiştir.3* Bazı kaynaklarda Alman ve İtalyanların İspanya’ya yaptığı yardımların en önemli sebebinin ülkedeki demir ve cıva madenleri olduğu da iddia edilmiştir.4*

     İç Savaşta Cumhuriyet hükümetinin en büyük gücü Halk Ordusu olmuştur. Bununla birlikte savaş sırasında Cumhuriyetçilere yardım etmek için dünyanın dört bir yanından antifaşist gençler İspanya’ya gelmiştir. Bu arada Franco Almanların sağladığı hava birlikleriyle Cumhuriyetçilerin liman şehirlerini ve donanmalarını bombalamıştır.5*

     1937 yılı Cumhuriyetçiler açısından ağır yenilgiler yılı olmuştur. Katalonya bölgesine hapsolmuşlardır. Alman ve İtalyan güçleriyle büyük bir askeri üstünlük sağlayan faşist güçler 1938 yılında Katalonya’ya girmiştir. Başbakan Negrin Kasım 1938’de Stalin’e yalvaran ve çaresiz bir mektup göndererek yardım istemiştir. Ancak kayıtlı herhangi bir cevap verilmemiştir.6* Asiler 26 Ocak 1939’da Barselona’yı ele geçirdiler. Mart ayı içerisinde Madrid’in de düşmesiyle iç savaş Francisco Franco güçlerinin zaferi ile sona ermiştir.7* Cumhuriyetçi ordunun kalan kısmı arkasında bir mülteci ordusuyla Fransa’ya sığınmıştır.

    Guernica Bombardımanı

     General Franco’nun Faşist dostlarından gelen yardımının en şiddetli tezahürü ise daha önceki özgürlükçü hükümetin özerklik tanıdığı Bask’ların atalarının ana vatanı olan Guernica kasabasında gerçekleşti. Guernica İspanya’nın kuzeyinde bulunan kendine özgü kültürü ve dili olan küçük bir kasabadır. Özerklik tanınmış Bask’ların ise yasal Cumhuriyetçi İspanyol Hükümeti’ne karşı darbe düzenlemekte olan General Francisco Franco’ya ve onun faşist ideallerine karşı olduğu açıktır. Franco bir konuşmasında ülkeyi Marxizm’den kurtarmak için birçok insan öldürebileceğini vurgulamıştır. Nitekim bunda da çok geç kalmamıştır.

     Alman Luftwaffe kuvvetlerine bağlı "Condor Legion'a (Kondor Lejyonu)" ve faşist İtalyan yönetimine ait "Aviazione Legionaria'ya (Lejyoner Hava Kuvvetleri)" ait uçaklar 26 Nisan 1937 günü Guernica adlı bu küçük kasabaya saldırmıştır. Bombalama tam 3 saat boyunca devam etmiştir. Şehir uçaklarca bombalandıktan sonra insanlar makinalı tüfeklerle yaylım ateşine tutulmuş, kent yangın pompalarıyla yanıp kül olmuştur. Bombardıman 1 Milyon 645 kişinin ölümü ve yüzlerce kişinin yaralanmasıyla ve Guernica’nın kübik bir hale bürünmesiyle son bulmuştur. Guernica’da hiçbir askeri hedef bulunmamaktadır. Bu saldırı yalnızca, Faşistlerin kendi ülkelerinde demokrasiye ve sosyalizme karşı verecekleri savaşın provası ve dünyanın geri kalanına bir gözdağı olmuştur. Araştırmalarımda rastladığım bir belgeselde bulduğum bir tabir bu katliamla ilgili her şeyi özetlemektedir:’’…somewhere in Europe, an army of killers is marching over humanity…’’ 

     İspanya’daki milliyetçiler ve cumhuriyetçiler arasındaki bu iç savaş sırasında Picasso olabildiğince tarafsız bir tutum sergilemiştir. Bazı arkadaşları onun, hayatlarında gördükleri en apolitik insan olduğu konusunda sözler sarf etmişlerdir. Ancak bu dönem Picasso’nun düşünce hayatını belirli ölçüde değiştirmiştir. Paris’te yaşayan Picasso, bir arkadaşıyla İspanya’ya boğa güreşi izlemeye gitmiştir. İspanya’da kaldığı süre zarfında İspanyol kimliğini hatırlayan Picasso, orada da bir atölye kurup çalışmalarını sürdürmüştür. Bu dönemde Picasso’ya Madrid’de bulunan Prado Müzesi Müdürlüğü teklif edilmiş ve Picasso’da bunu kabul etmiştir. Picasso sonunda bir taraf seçmişti. O da artık cumhuriyetçilerin yanında olduğunu göstermiş bulundu. O dönem bir şarapnel parçasının müzeye isabet etmesinin ardından, müzedeki eserler zarar görmesin diye Valencia’ya taşındı ve Picasso bunda ciddi bir rol oynadı. Onun artık bir taraf seçmesini zorunlu kılan olay, kanımca ‘’sanatın ölümü ihtimali’’dir.

     Bu dönemde, İspanyol hükümeti, Paris’teki 1937 Dünya Fuarı kapsamındaki Modern Hayatta Sanat ve Teknik sergisinin İspanya’ya ayrılan bölümünde sergilenmek üzere, Pablo Picasso’ya büyük bir duvar resmi sipariş etti. Bu isteklerini kabul eden Picasso‘nun ne yapacağına dair pek bir fikri yoktu.

    Picasso‘dan istenen, orada, İspanya’da yaşananların, cumhuriyetçiler tarafından bütün dünya önünde gözler önüne serilmesiydi. Tam bu dönemde 26 Nisan 1937 gününün ertesi sabahı yani Guernica Bombardımanı’nın ardından Picasso bir gazetede Guernica kasabasının harap olmuş haliyle karşılaştı. Fotoğraf karesinde evler yakılmış, insanlar öldürülmüş, sehir ise yıkılmış ve yanıp kül olmuş bir haldeydi. Evet artık karar verilmişti. Guernica kübik olmuştu.

    Guernica Tablosu

     Tablo tuval üzerine yağlı boyayla, 349cm x 776cm boyutlarında tasarlanmıştır. Eserde siyah ve grinin tonları kullanılmıştır. Buradaki amaç acıyı ve kaosu betimlemektir. Resimde gözümüze çarpan ilk simgelerden biri yaralı bir attır. Bu at halkı temsil etmektedir. Hemen solda boy gösteren boğa ise isyancıları hatta belki de Franco’yu simgelemektedir. Bazı kaynaklarda resimde İspanya’ya ait bu kadar unsur olmasının sebeplerinden birinin Picasso’nun İspanya’ya gelip izlediği o boğa güreşinden esinlenmesi ve kimliğinin tekrar farkına varması olduğu belirtilir.

     Hemen yukarda resmin tam merkezinde bir lamba, bir ışık kaynağı vardır. Genellikle ışık kaynakları iyiliği temsil etmek amacıyla kullanılsa da bu resimde ışık sadece bir şer, bir katliam aracıdır. Işığa doğru kahramanca gaz lambası tutan bir figür de vardır. Bu da muhtemel olarak halkın direnişine işaret etmektedir. Yanan evler, çocukları kucağında ağlayan kadınlar tamamen kübik bir tarzda yani şekiller deformasyona uğratılarak çizilmiştir. Birçok yerde boğazlarına hançer saplanmış her figürün aslında çığlık attığı vurgulanır.

     Resmin enteresan taraflarından biri yerde yatan yaralı asker ve onun elinde duran sağ kalmış tek bir papatyadır. Resimde umuda işaret eden tek bir simge varsa o bence bu papatyadır. Öyle ki Picasso etkilendiği Francisco de Goya’nın Napolyon’un ordularına direnen İspanyollar anısına resmettiği 3 Mayıs 1808 adlı tabloda kullandığı iki eli yanlara doğru açılmış , İsa Peygambere atıfta bulunur bir tarzda bulunan o askeri, resmine taşımış ancak askeri yerde yaralı ve vücudu parçalanmış şekilde çizerek resimde var olabilecek tek umut simgesini de yok etmiştir. Her iki resimde de aynı asker bulunur her ikisinin ellerinde İsa Peygambere atıfta bulunan izler vardır. Ancak Guernica’nın askeri umuttan yoksundur. Ve bence geriye kalan tek minik umut bu papatyadır.

     Tam bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki, Picasso hiçbir zaman resminde neyi simgelediğini açık şekilde vurgulamamıştır. Ona göre, eğer bunu kendi algısına göre dayatmak isteseydi zaten sayfalarca yazı yazabilirdi. Ama o resim yapmayı tercih etti ki insanlar bunu istediği şekilde anlasın. Bu yüzdendir ki resmin sınırlandırılmasına karşıdır. Yaptığı sembolizmi açıklama gereğinde bulunmaz çünkü o zaten anlatmak istediğini resmetmiştir bile.

    Ona göre resimdeki amaç gerçek dünyanın iki boyutlu bir kopyasını çıkarmaksa bunu fotoğraf sanatçıları da yapabilir. O gerçeği farklı şekilde yansıtır. 3 boyutlu yoğun ve gizemli bir gerçek gizlidir. Figürleri çarpıtarak bize ‘‘ ben yüzeysel görüntülerin çok ötesine geçiyorum ve varlığın özüne iniyorum’’ der. Bu yapıtlar derinliği olmayan insanlara göre değildir. Zaten Picasso da sıradan insanları mutlu etmek içi resim yapmamıştır.

    Sonuç

    İspanya İç Savaşı Franco’nun emrindeki cumhuriyet karşıtı birliklerin isyanıyla 18 Temmuz 1936 tarihinde başlamıştı. Cumhuriyetçiler ile Falanjistler arasında 1939 Mart ayına kadar süren çatışmalar, daha önce vurguladığım üzere, Avrupa’da olduğu gibi İspanya’da da sınıfsal çıkarların, geleneksel kültürlerin, uzlaşmaz düşünce yapıları ve dillerin çatışmasına dönüşmüştür. 1 Mayıs 1939 tarihinde Franco dünyaya zaferini ilan ederek savaşı sona erdirir. Franco’nun diktatörlüğü 1975 yılındaki ölümüne kadar sürer. Avrupalı devletlerin vicdanlarını sarsan olay, Guernica adındaki bu Bask kasabasının 27 Nisan 1937 tarihinde Garing’in Condor Lejyonu tarafından korkunç bir şekilde bombalanmasıdır.

     Peki Franco’nun diktatörlüğü boyunca Guernica’ya ne olmuştur? Franco’nun zafer kazanmasıyla Guernica New York’a götürülmüştür. Picasso, Franco ölene ya da bu faşist rejim İspanya’dan sürülene kadar Guernica’nın anavatanına dönmesini istememiştir. 1975’te Franco’nun ölümüyle Guernica anavatanına (Prado Müzesi) dönmüş, 1982’de de İspanya’ya yeniden demokrasi gelmiştir. Guernica daha sonra Madrid Arte Reina Sofia Müzesi’ne götürülmüş, günümüzde de halen orada sergilenmektedir. Picasso bunları görecek kadar uzun yaşamamıştır ancak Guernica’nın Franco ve rejiminden daha fazla yaşayacağını bilerek mutlu ölmüştür kanısındayım.

     Bu zaman zarfında belirli dönemlerde Picasso’nun Yahudi arkadaşı ve çocuklarını sakladığı iddiasıyla sık sık onu tehdit eden ve evini ziyaret eden Gestaponun subaylarından biri, bir gün onun atölyesini gezerken Guernica’nın küçük kartpostallarını görür ve Picassso’ya sorar, ‘‘Bunu siz mi yaptınız?’’ ardından Picasso cevap verir, ‘‘Hayır siz yaptınız. Beğendiyseniz siz de alabilirsiniz.’’ Picasso’nun bu cevabı resmin asıl mimarlarına ışık tutar.

     Guernica, savaş trajedilerinin ve savaşın bireyler üzerindeki acı verici etkilerinin bir özetidir. Tablo zaman içinde, savaşın yarattığı trajedilerin anımsatıcısı, savaş karşıtı ve barış yanlısı düşüncelerin sembolü haline gelmiştir. Bununla ilgili dünya tarihinin çok ilgi çekici bir kısmına, bir not düşülmüştür: 2003 Şubatı’nda Amerikan Delegasyonu BM’ye Irak İşgalini bildirmiştir. Yapılan bu açıklamanın ardından bir basın toplantısı yapılması gerekmektedir. Yalnız basın toplantısının yapılacağı salonda hemen arka planda Guernica tablosunun kahverengi bir reprodüksiyonu yer almaktadır. Yetkililer buna itiraz etmişlerdir. Çünkü bir savaş bildirgesini bir katliamın resmedildiği bir başyapıtın önünde yayınladıklarında, kamuoyunun tepkisinden çekinmişlerdir. Sonuç olarak gazeteciler Guernica’yı büyük mavi bir bezle örtmüşlerdir. İzlediğim bir belgeselde bu olay şu şekilde yorumlanmaktadır: “ Ben bunu sanatın gücüne yapılan bir övgü olarak görüyorum. Orada söylenen aslında şuydu: Sen dünyanın en güçlü ülkesi olabilirsin, her yere ordularını gönderebilirsin, diktatörleri devirebilirsin ama bir başyapıtla oyun oynayamazsın. Gücün buna yetmez.”

     Bütün bunlardan çıkardığım sonuç şudur, dünyada böyle acımasızlıklar hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Ancak bu tür şerler geleceğin sanatçılarına ilham kaynağı olduğu sürece her zaman bir umut var demektir. Belki de Guernica’daki kurtulmayı başaran o küçük papatya Guernica tablosunun tam da kendisidir.

    ALINTILAR

    1 Edward Hallett Carr, Komintern ve İspanya İç Savaşı, Çeviren: Ali Selman, İletişim Yayınları, İstanbul 2010, s. 53.

    2 José Sandoval-Manuel Azcárate, a.g.e, s. 47-48, 54-55.

    3 Sander, a.g.e, s. 56.

    4 Eyüp Uyanık, Türkiye İspanya İlişkileri(1923-1939), Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2006, s. 51.

    5 Salman, a.g.e, s. 149. Mart 1938’de Barselona İtalyanlarca havadan bombalanmıştır.

    6 Carr, s. 138.

    7 ''Böylelikle İkinci Dünya Savaşı öncesinde Batı Akdeniz’de yeni bir faşist rejim daha ortaya çıkmıştır.'' Sander, a.g.e, s. 56.

    KAYNAKÇA 

    Wright, Patricia. "Goya." The Art Book 1.2 (1994): 20-20.​

    Kuspit, Donald. "The Cult Of The Avant‐Garde Artist." The Art Book 2.1 (1995): 28-28.​

    Sander, Oral. Siyasi tarih. İmge Kitabevi, 2003.Kitabevi, 2003.​

    Simon Schama's Power of Art: Picasso​

    Guernica 3D created by ena Gieseke​

     Metin, I. "IERS Kongresi, Barselona ve Picasso’nun Guernica’sı."

    https://www.youtube.com/watch?v=jc1Nfx4c5LQ&t=4s

    Bunlar İlginizi Çekebilir