Şeyma Sude Gökkaya
YazarŞeyma Sude Gökkaya
5 dakika okuma süresi
Oca 10, 2021

Osmanlı 1908-1918 Dönemi


     I Meşrutiyet padişahın yönetimi altındaki siyasal seçkinlerin ellerindeki gücü halkın temsilcileriyle paylaşmamalarından dolayı başarısız olmuştu. Osmanlı’da iktidar için rekabet eden çeşitli gruplar vardı ancak hiçbirinin toplumsal altyapı ile uyuşan bir ideolojisi veya geniş bir sosyal tabanı yoktu. Sultan II. Abdülhamit ülkeyi anayasa olmadan yönetmeye devam etmesine rağmen bürokrasiyi yeniden düzenledi, eğitimi yaygınlaştırdı, tarımsal sistemi yeniledi, ulaşım sistemini modernleştirdi ve ekonomiyi canlandırdı. Onun yaptıkları sayesinde modern bir politik sistemin kurulması için gereken sosyoekonomik altyapı güçlendi ve eğitim sisteminin yapısı inşa edildi. 

     Jön Türkler dönemi (1908-18), Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet döneminde seçkinleri ve yığınları harekete geçiren politik örgütlenmenin ve ideolojinin kaynağı olduğu için önemlidir. 1908 yılında Jön Türk Devrimi, subayların ve eğitimli gençlerin düzenlediği birkaç itaatsizlik ve terör eyleminden oluşuyordu. Padişahı 1876 Anayasası’nı tekrar yürürlüğe sokmaya zorluyorlardı. 1906 yılında Selanik’te gizlice kurulmuş olan bağımsız bir teşkilata üyeydiler. Bu teşkilat, sonrasında Fransa’da kurulmuş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne bağlanmış ve bu adı almıştı. Padişah 23 Temmuz 1908’de anayasayı yeniden yürürlüğe sokmayı kabul etti. Cemiyet ise II Meşrutiyet uygulamalarını denetlemek için üyelerinin bir kısmını İstanbul’a gönderdi. Jön Türk liderleri Saray’ın dışında yer alıyordu ve modern okullarda eğitim görmüşlerdi. İttihat ve Terakki gücünü 1908, 1911, 1912 ve sonraki yıllardaki seçimleri kazanmak suretiyle kontrolü elinde tuttuğu Heyet-i Mebusan’dan alıyordu. Cemiyet bu dönemde çoğu zaman Kabine ’de yer almıştır ancak 1913 yılına kadar yürütmenin gücünü tümüyle ele geçiremedi. Buna rağmen, cemiyet küçük ve gizli bir gruptan adım adım normal bir siyasi partiye dönüştü. 1908-18 döneminin büyük kısmında İttihat ve Terakki, iktidar elinde kendine ait bir ideoloji geliştirmeyi sürdürdü.

     1876 Anayasası, İttihat ve Terakki iktidarı sürecince yürürlükte kaldı ancak maddeleri üzerinde birkaç kez değişiklik yapıldı. Parlamento içinde Meclis-i Ayan’ın sahip olduğu ayrıcalıklı yetkiler Meclis-i Mebusan’a devredildi. Parlamento, denetimi geniş bir alanda ele geçirerek ana iktidar odakları olan padişahın ve sadrazamın yerini aldı. Yürütme hala güçlüydü ancak yasamanın denetimi altına girmişti. 1909 yılında II. Abdülhamit karşı-devrim planladığı mazeretiyle tahttan indirildi. Monarşinin güç ve itibarı azaldı. Çok az insan yeni padişahın kim olacağı konusuyla ilgileniyordu. İttihat ve Terakki öncelikle ülkenin çeşitli yerlerinde siyasi dernekler açarak toplumsal tabanını genişletti. 1913 yılında gizlilikten vazgeçerek kurallara uygun bir siyasi parti olduğunu açıkladı. Siyasi dernekler İttihat ve Terakki Partisi şubelerine dönüştü. Parti, görüşleri farklılık gösteren birçok siyasi partinin sert muhalefetiyle karşılaştı. Bunlar arasından ana muhalefet partilerinin bir koalisyonu olan Hürriyet ve İttifak Partisi ile Ahrar Partisi özellikle önem taşıyordu. Muhalefet partileri başkentte ve birkaç büyük şehirde yoğunlaşmıştı ve dolayısıyla sınırlı bir halk desteği toplayabiliyorlardı. İktidara gelmek üzere ileri sürdükleri temel gerekçe, iktidardaki grubun diktatörce yönetimiydi. Muhalefette parlamenter demokrasi çerçevesinde temsil edilmek ve resmen tanınmak isteyen ulusal ve toplumsal gruplar vardı. Bu gruplar, geçmişte geleneksel, dinsel “millet sistemi” içinde yer alıyorlardı. İktidar partisi, Osmanlıcığı resmî ideoloji olarak benimsemişe benziyordu. Osmanlıcılık, ırkı, dini veya etnik kökeni gözetilmeksizin tüm Osmanlılara eşit vatandaşlık hakkı tanınması fikri üzerine kurulmuştu. Ancak iktidar partisi daha özgün bir ideolojiyi biçimlendiriyordu: Milliyetçilik. Milliyetçilik, politik açıdan antiemperyalizmin, ekonomik alanda ise devletçiliğin benimsenmesi ve bu ikisine Türkçülüğün eklenmesiyle meydana geliyordu. Türkçülük unsuru üç kanal yoluyla bu yeni milliyetçiliğin parçası oldu. İlki yazınsal-dilsel Türkçülük, yerli konuşma diline yakın basitleştirilmiş bir Türkçenin kullanımını savunuyordu. İkincisi, Osmanlıcılık ve İslamcılık politik ideolojileri çökmekteydi. Devletçi milliyetçiliğin hedefi Türkçülüğün diğer ideolojilere karşı zafer kazanması ve Osmanlı’nın bir Türk yurduna dönüştürülmesiydi. Sonuncusu, evrimci ve özümlemeci bir Türkçülüğü savunuyordu. Buna göre tarih, dil ve Osmanlı geçmişi içselleştirilecek ve modern koşullara uyarlanacaktı. Modern Türklerin ulusal kültürünün temelleri böyle atılacaktı. Türklerin tarihine ve kişiliğine işlenmiş olan Müslüman-Osmanlı kimliğini Jön Türkler, bir ulus-devletin gereklerine uyarlamak zorunda kaldı. 

     Jön Türkler dönemi Türk milliyetçiliğindeki laiklik anlayışı, devleti güçlendirmek için din kurumunu çeşitli yönetsel ve yargısal işlevlerinden ayırdı. Jön Türk milliyetçiliği kapitülasyonları kaldırmayı ve ulusal ekonomi kurmaya amaçlayan anti-emperyalist bir görüşe sahipti. İttihat ve Terakki Partisi iktidarda kalmak için ilk olarak ordunun desteğini kazanmaya ve onu denetim altına almaya çalıştı. Ordu ile belli ölçüde uzlaşma sağladıktan sonra çeşitli grupların örgütsel desteğini almaya çalıştılar: Alt ve orta tabakadan aydınlar, küçük bürokratlar, bazı subaylar ve taşradaki çeşitli ekonomik gruplar. Yeni düzeni yaratan değişiklikler, bireysel statü, güç ve saygınlık kazanmanın yollarını da tamamen değiştirdi. Toplumsal hiyerarşinin basamaklarını tırmanmanın tek yolu, parti ve hükümet ile iş birliği yapmak oldu. Yüksek statüye giden tüm yollar siyasal sistemin elindeydi. Ekonomik olanakların çoğalmasıyla zenginleşme şansı arttı. Bununla birlikte, kamu görevinde çalışacak nitelikli personel yetiştiren modern eğitim sistemi, yukarı yönde hareketliliği sağladı.

     1918 yılında İmparatorluğun savaşı kaybettiği kesinleşince İttihat ve Terakki Partisi iktidardan çekilerek kendini feshetme kararı aldı. İttihat ve Terakki’nin ardında bıraktığı miras yalnızca düşüncelerden oluşmuyordu. Bu mirasın içinde ülkenin insani, ekonomik, düşünsel ve kültürel kaynaklarının önemli bir bölümünü denetleyen, iyi eğitilmiş ve geniş kadrolara dayanan bir siyasi örgüt yer alıyordu. Ulusal Kurtuluş mücadelesi ve Cumhuriyet, Jön Türkler döneminde hazırlanan bu sosyopolitik temeller üzerine kuruldu.

Bunlar İlginizi Çekebilir