Emine
YazarEmine
7 dakika okuma süresi
Nis 25, 2024

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR? NEDEN YAŞATIR?


Yazının sonunda okumak isteyenler olursa diye İstanbul Sözleşmesi'nin tam metnini PDF formatında bırakacağım. İyi Okumalar

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılmış olup, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti konu alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliği taşımaktadır. İstanbul Sözleşmesi bugüne kadar Türkiye dahil olmak üzere 20 ülke tarafından onaylanmıştır. Sözleşme, İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi olarak anılmaktadır. 

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ni imzaya açıldığı ilk tarihte, 11 Mayıs 2011'de, imzalamıştır ve 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.

Sözleşme’de kadına karşı şiddetle mücadele için kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmak üzere önleme, koruma, kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları konularına yer verilmiştir. Bu konuda uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk hukuki belge olan Sözleşme, Avrupa Konseyi üyeleri dışındaki ülkelerin de imzasına ve onayına açılmıştır.

 Sözleşme'de amacın kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arındırılmış bir Avrupa yaratmak olduğu belirtilmektedir. Böyle bir Avrupa yaratabilmek ise, erkekler ve kadınlar arasındaki hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır.

    Sözleşme, medeni haline bakılmaksızın tüm kadınların şiddetten korunmasını kapsamakta, mağdurların haklarını korumaya yönelik önlemlerin alınmasında cinsel kimlik, cinsel yönelim de dahil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmamasını öngörmektedir.

    Sözleşme'nin amacı, Madde 1/1'e göre kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamaktır.

    Sözleşme'nin tanımlar maddesinde (Madde 3) “kadına yönelik şiddetin” ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme anlamına geldiği; bir insan hakları ihlali olduğu ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olduğu düzenlenmiştir.

    Aile içi şiddetin, mağdur faille aynı haneyi paylaşsa da paylaşmasa da, eski ve şimdiki eşler/partnerler arasında meydan gelen her türlü şiddet olarak kabul edileceği sözleşmenin 3/b maddesinde açıkça ifade edilmektedir.

Yine sözleşmenin 3. Maddesinde toplumsal cinsiyet kavramı açıklanmıştır. Sözleşmeye göre, “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacak ve “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır ve kadın kavramı, henüz reşit olmamış küçük kızları da kapsayacaktır.

 Sözleşme'nin 12. Madddesi, kültür, örf ve âdet, din, gelenek veya sözde “namus” adı altındaki şiddet eylemlerini taraf devletlerin şiddeti meşrulaştıracak bir gerekçe olarak görmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddet her toplumun tarihsel alt yapısı ile birlikte farklı şekillenmektedir. Bu madde ile farklı kültürlere sahip taraf devletlerce toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin gelenek ya da örf adı altında meşru kılınamayacağının garantisi verilmektedir.  Kadına yönelik şiddetin önlemesi için toplumda toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine bir farkındalığın olması gerekmektedir. Sözleşme'nin 13. Maddesi, şiddet mağdurlarının toplumun farklı kesimlerinden destek alabilmeleri için toplumsal cinsiyete duyarlı farkındalık yaratmanın önemini vurgulamaktadır. Madde 14'te ise kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına eğitimin önemli bir faktör olduğu vurgulanmıştır. Bu maddeye göre, gerekirse, taraflar, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır. Taraflar, belirtilen ilkeleri yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri de alacaklardır.    Bu maddenin hemen ardından, Madde 15'te şiddet mağdurlarına destek sağlayacak olan uzmanların eğitimine değinilmiştir. Maddeye göre, Taraflar, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemlerinin mağdurları veya mağduriyete neden olanlar üzerinde çalışan ilgili profesyonel kadroların, söz konusu şiddet olaylarının önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve haklarının yanı sıra, ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında uygun bir şekilde eğitimini sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir. Taraflar sözü edilen eğitimin, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olayı vakalarının çeşitli kurumlara sevkedildiklerinde kapsamlı ve uygun bir biçimde ilgilenilmelerini mümkün kılmak üzere, birden fazla kurum ve kuruluş arasında koordineli işbirliği konusunda eğitimi de içermesini teşvik edeceklerdir. Sözleşme'nin Genel yükümlülükler maddesine (18. Madde) göre, taraflar tüm mağdurları daha başka şiddet eylemlerine karşı korumak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Taraflar, iç hukukları uyarınca, genel ve uzman destek hizmetlerine sevk de dahil olmak üzere, mağdurları ve tanıkları bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken; yargı birimleri, savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel ve bölgesel yönetimler dahil, ilgili tüm devlet kurumlarının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla etkili bir işbirliği için uygun mekanizmaların mevcudiyetini temin etmek üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Bu kapsamda, mağdurlara yasal tedbirler hakkında toplumsal cinsiyet eşitliği temel alınarak bilgi vermek (Madde 19), sağlık, sosyal hizmetler gibi genel destek hizmetlerine erişimlerini kolaylaştıracak mekanizmalar oluşturmak (Madde 20), bireysel ve toplu şikayet haklarının erişilebilir olmasını sağlamak (Madde 21), bu mağdurlara, özellikle kadın ve çocuklara, güvenli bir ortam sağlamak adına sığınaklar tahsis etmek (Madde 23), telefon yardım hatları oluşturmak (Madde 24), cinsel şiddet mağdurlarına yönelik tıbbi ve adli muayene ve travma ve danışmanlık hizmeti sunmakla (Madde 25), çocuk tanıklara koruma ve destek sağlamakla (Madde 26), şiddet vakalarının bildirilmesi konusunda mağdurları teşvik etmekle (Madde 27) ve aynı benzer şekilde uzmanların, belirli meslek gruplarının şiddet temelli bir vakayı devlet yetkililerine bildirmesini sağlamakla (Madde 28) yükümlüdür. Tüm bu hizmetleri verirken Sivil Toplum Kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde bulunmaları önemle vurgulanmaktadır.    Sözleşme, şiddetin önlenmesi konusunda adeta bir yol haritası çizmiş; farkındalığı artırma, uzmanların eğitimi, önleyici müdahale, tedavi programları, özel sektör ve medya desteğinin alınması, psikolojik ve hukuksal destek hizmetleri, sığınakların kurulması, acil yardım hatlarının açılması, çocuk tanıklar için koruma, bedensel zarar görenlere tazminat, adli yardım hizmetleri gibi konular ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.    GREVIO adı verilen bir izleme mekanizması oluşturulmuş ve uzmanlar grubunun Sözleşme'nin taraf devletlerce uygulanmasını izleyecek olması, tarafların Sözleşme'ye olan bağlılığını ve yaptırım gücünü artırmaya yönelik nitelikte olmasını sağlamıştır.

https://im.haberturk.com/images/others/2020/02/20/STANBUL_SOZLESMES.pdf

Bunlar İlginizi Çekebilir