Şeyma Sude Gökkaya
YazarŞeyma Sude Gökkaya
3 dakika okuma süresi
Ara 30, 2020

BREXIT


Brexit Süreci 

     İngiltere’nin AB üyeliğinden ayrılma kararı günümüz krizlerinden birini oluşturmuştur. İngiltere, AB üyesi olduktan sonra sürekli olarak üyeliğe dair şikâyetleri olan bir ülke olmuştur. AB üyesi ülkelerde son dönemde yükselişe geçen AB karşıtlığı İngiltere’de önlenememiştir. Başbakan David Cameron, 2015 yılındaki seçimleri partisi kazanırsa İngiltere’nin üyelikten ayrılıp ayrılmamasına dair bir referandum düzenleme sözü vermiştir. Bu sözünü Haziran 2016’da düzenlenen referandumla yerine getirmek zorunda kalmıştır. İngiliz halkı AB’den çıkma yönünde oy kullanmıştır. AB üyesi ülkeler referandumda evet sonucunun çıkmasını sağlamak için İngiltere’ye üye olarak kalmaya devam etmesi halinde geçerli olacak birtakım ayrıcalıklar vermeyi taahhüt etmişlerdi. Referandumda hayır çıkmış ve bu taahhütlerin bile İngiliz halkını AB üyeliğine devam etmeye ikna edemediği gösterilmiştir. İngiliz halkının AB’den ayrılma tercihinde bulunması Avrupa halklarının AB hakkında olumsuz düşüncelere sahip olduklarının göstergesidir. Özellikle İngiltere nüfusunda önemli bir yere sahip olan yaşlılar bu üyelikten çıkılmasını desteklemiştir. İngiliz halkı, yönetimde Brüksel’in etkin duruma gelmesinden rahatsızdı. Halk maaşlarının, ödedikleri verginin Brüksel’e gittiğini düşünüyordu. Uluslararası güvenlik sorunlarının son dönemde Avrupa’da artması diğer etken olmuştur. Yaşanan terör saldırıları sonucunda birçok sivil hayatını kaybetmiş ve İngilizlere göre AB’nin özgürlük taraftarı sözleri güvenlik sorununa bir çözüm getirilmesini önlemiştir. Suriye krizi sonrası yaşanan göç hareketi ve İngiltere’nin AB’ye yaptığı ekonomik katkıdan daha az kazanması da bu ayrılık düşüncesini desteklemiştir.

     Ayrılığın ardından İngiltere ile AB arasındaki geçiş döneminin sonu yaklaşırken yürürlüğe girmesi amaçlanan ticaret antlaşması görüşmeleri devam etmektedir. Görüşmelerde balıkçılık, ticareti işletmelere yönelik rekabet düzenlemeleri ve antlaşmanın hangi kurallara bağlı olarak yürürlüğe gireceği konusunda uyuşmazlık yaşanmaktadır. Antlaşmanın sağlanamaması halinde İngiltere ve AB arasında DTÖ kuralları geçerli olacaktır.

     İngiltere AB üyeliği sürecinde gümrük birliği ve ortak pazardan oluşan AB ticaret sisteminin bir parçasıydı. İki taraf arasındaki mallar gümrük vergisine tabi olmadan ve çok az sınır kontrollerinden geçerek alınıp satılmıştı. Bu düzenleme 31 Aralık’a kadar devam edecek. Antlaşma sağlanması halinde gümrük vergisi ve kota muafiyeti devam edecek ancak sınır kontrolleriyle ilgili düzenleme getirilecek. Diğer taraftan antlaşma sağlanamazsa AB, İngiltere’den ithal ettiği ürünlere gümrük vergisi uygulayacak (DTÖ kurallarına göre). Benzer şekilde İngiltere de AB’den aldığı ürünlere gümrük vergisi uygulayabilir.

 Bu süreç içerisinde AB botlarının İngiltere sularında avlanma hakları tartışılmaktadır. Balıkçılık sektörü AB ve İngiltere ekonomisinde küçük bir yere sahipken Fransa, Belçika, Hollanda ve Danimarka gibi ülkeler bu konuya siyasi olarak önem vermektedir.

     İngiltere’nin ayrılığıyla AB etkilemiştir. İngiltere gibi güçlü bir aktörün olmaması AB’nin sıkı bir dış politika uygulamasını zorlaştırmıştır. Bunun yanı sıra bu ayrılık başka ülkelerin de ayrılık kararı vermesine neden olabilir. İngiltere artık AB ile ilişkilerinde AB üyesi olmayan İzlanda ve Norveç gibi ülkelerin politikalarını izleyebilir. Böylece ortak pazara erişebilecek ama AB karar alma süreçlerine katılamayacaktır. Bu ayrılıkla mali açıdan AB daha çok zarar görmüştür. Çünkü İngiltere her zaman AB’ye katkısı yüksek bir ülke olmuştur. Bu krizde egemenliği ve çıkarları koruma düşüncesi Avrupa Bütünlüğünün olumsuz etkilenmesine neden olmuştur.

Bunlar İlginizi Çekebilir