Muhammet Furkan Ak
YazarMuhammet Furkan Ak
4 dakika okuma süresi
Haz 15, 2020

Yurtdışı Serüvenim (Part-1)


Singapur

Hepinize benden selamlar olsun. Sizlere bu yazımda yurt dışına gezmeye nasıl başladım, bu tutkuyu nasıl kendime aşıladım biraz bunlardan bahsedeceğim.

Sene 2014 kış aylarındayız. İş gereği babam birçok ülkeye seyahat eden bir insan ve gün geldi bizi de yanında götürmek istedi. Uçak yolculuğumuz Ankara' dan başlayıp İstanbul aktarmalı olarak devam etti. Toplamda 9 saat 40dk süren bir yolculuğun ardından Singapur Havalimanı'na ulaşmıştık. Havalimanı ilk ayak bastığımdan itibaren çok etkilemişti. Çok enteresan bir yer ve doğayla iç içeydi. İçeride adeta botanik bir bahçe yapmışlar. Çeşitli bitkileri yetiştirip tıpkı bir açık müze gibi sergiliyorlar. Çatıdan yere doğru akan dairesel bir şelale var. Hani bazen uçağınızın kalkmasına daha 3-4 saat vardır ya, işte o zamanları zevkle geçirebileceğiniz bir havalimanı. Bir diğer ilginç tarafı ise işlemlerimizi çok kısa bir süre içerisinde halledip havalimanından çıkmış olmamız.

Şehirden biraz bahsedeyim size. Ben ömrü hayatımda bu kadar çağdaş bir ülke görmedim. Ülke dediysem şehir aslında. Zamanında burası Malezya'ya bağlıymış fakat sonralardan ayrılıp bir ülke haline gelmiş. Ülkede yere tükürmek, çöp atmak, sigara içmek (sigara içme alanlarının dışında) ve sokakta sakız çiğnemenin cezası var. Ülkenin sokaklarında yerlerde 1 tane çöp bulamazsınız. Hem insanlarıyla hem de kendi devletiyle duyarlı bir ülke. İnsanları çok sempatik. Yoldan geçen tanımadığınız bir insan size sebepsizce gülümseyebilir. 

Şimdi çok da uzun tutmadan ben nasıl yurt dışı seyahatlerini kendime alışkanlık haline getirmeye başladım ondan bahsedeyim.

Gezimizin bir gününde Sentosa Adası diye bir yere gittik. Şehirden teleferikle adaya geçerken binanın içinden geçtiğiniz bir yolculuk. Binanın içine bir teleferik istasyonu yapmışlar. Gökdelenin ortasında kocaman bir delik var ve insanlar oradan gelip yoluna devam ediyor. Adaya ulaştığımızda adada ne ararsan var. Hani eğlencenin doruk noktalarına çıkartabilir sizi. Çoğu ülkede görmediğim, akıllara gelen birçok gelişmiş ülkede bile olmayan atraksiyonlar gördüm. Meşhur Universal Stüdyoları' na gitme fırsatı buldum. İnanın böyle bir eğlence bulamazsınız. Sabahtan akşama kadar adada vakit geçirdikten sonra taksiye binip otelin yolunu tuttuk. Otele geldiğimizde kardeşim fotoğraf makinesinin yanında olmadığını fark etti. Hepimiz telaş içindeydik çünkü makine pahalı bir cihazdı. Kardeşim nerede unuttuğumu bilmiyorum dedi fakat yüksek ihtimalle taksinin içinde olabileceğini söyledi. Babam aşağı inip resepsiyonla konuşun kameralara baksınlar taksiciyi arasınlar dedi. Tabi demesi kolay da babacığım sor bakalım biz adamla nasıl konuşacağız. O zamana kadar belki de doğru düzgün İngilizce pratiğimiz yoktu diyebilirim. Hani şu sadece okullarda öğretilmeye çalışan fakat bir türlü başarılamayan İngilizce varya, işte sadece bizde o vardı. Babama söylediğimizde beni uğraştırmayın uykum geldi yatacağım dinleneceğim, koskoca adamlarsınız bir zahmet halledin işinizi dedi.

Sonra biraz olayın telaşıyla biraz da korkuyla resepsiyona indik. İnanın kelime kelime laf çıkıyordu ağzımızdan. İki cümleyi yan yana kuramamışızdır. Ama tuhaf bir şekilde adamla anlaştığımızı gördüm. Sanki o adam ben İngilizce konuşayım diye orada dikiliyordu. Ben doğru düzgün bir şey söyleyemiyordum fakat çok güzel birbirimizi anlıyorduk. Kısa zaman içerisinde taksici otele geldi. Elinde makinanın çantasıyla birlikte geldiğini görünce bizim içimize sular serpildi. Yine taksici herkesin yaptığı gibi gülümseyerek geldi ve "you are so lucky man" diyerek geldi ve bize makinayı teslim etti. 

O güne kadar gezide sadece eğlenmeye odaklıydım ama çok bir zevk alamamıştım. Çünkü babam vardı ve çeviri işlerini o yapıyordu. Kendi kendime çok az da olsa konuşmaya başladığımda ve karşı tarafa derdimi anlattığımda cesaretimi toplamaya başladım.  Belki de en çok korktuğumuz şey budur ne dersiniz ? Bize öğretilen ya da öğretilmeye çalışılan yabancı dil eğitiminden ötürü hep bir korku içinde olmamız. Sürekli acaba ben iyi konuşamıyorum diye dalga geçerler mi korkusu. Ben bile halen konuşurken, cümle kurarken acaba gramer hatası yaptım mı diye düşünüyorum ara ara. Çocukluktan itibaren lise çağlarımın sonlarına kadar aldığım eğitim tarzını hala beynimden silemiyorum. Ama bir yandan da her şeye rağmen dünyadaki insanlarla anlaşabilmenin keyfini yaşıyorum.

Bu yazımı burada bitirmek istiyorum. Diğer serüvenlerimi diğer yazılarda yazmayı planlıyorum. Fark ettiğiniz üzere (Part1) diye başlık attım. Ayrıca Singapur'da bahsettiğim havalimanı ve adanın fotoğraflarını aşağıda görebilirsiniz.

Bunlar İlginizi Çekebilir