Özge
YazarÖzge
2 dakika okuma süresi
Mar 28, 2019

    YALANLAR İÇİNDE GERÇEK 


    İnanmak istemediklerimize yalan dersek; dünyamız,yalanlar içinde gerçek kalabilir mi ? 

    İnsanın, herseye Kadir bir güce iman ediyor oluşu ,sebep ve sonuçları realitenin dışında aramama,felsefi betimlemelerle yetinemeyip merakı bilime taşıma, kısacası herseye mantıklı bir açıklama bulma gayretini baltalamamalıdır. Aksi taktirde ne herhangi bir bilim oluşur ne de ileriye bir adım atılabilir. Sadece soyutluğu kullanarak açıklanan somutluk, bizi ancak kaosa götürebilir. Katti olan somutun aksine soyut analiz ve inanç anlayışı yoruma açık ve görecelidir. Fakat dünya böyle işlemez,işleyemez. 

    Misal -güncel ve popüler bir konu olduğu için örnek vereceğim-evrimi mantıken dışladığımızı varsayalım. O halde çok daha mantıklı ve bilimsel bir çözümümüz olmalı ki, dışlamakta olduğumuz teori çürük varsayılabilsin. Ve şu da bir gerçektir ki dışladığımız şeye de hakim olmamız gerekir. Fakat sırf geleneksele, inandıklarımıza ve çoğulcu görüşe ters düşüyor diye onun üzerinde kafa yormuyor, düşünmüyorsak,araştırmıyorsak realitenin gerisinde bir bilince adım atmışız demektir. Bu gelişmek ve gerçeğe ulaşmak isteyen bir benliğe yapılabilecek en büyük kötülüktür. 

    Gerçeğe olan yolculuğumuz esnasında karşımıza çıkan tuhaf ve ezberbozan olasılıklar olacaktır elbet. O ihtimallerin üzerinde düşünmek ve onları anlamaya çalışmak tabiatımıza uygun hareket etmektir. Körelmeye yüz tutmuş merakımız ve varoluş nedenimiz bunu gerektirir. Ve ancak böylece tarafsız bir gözlem gücü kazanabilir, farkındalığımızı tabu ve ezberlerin gölgesinden kurtarabiliriz. Asıl sorun şudur ;bu yaklaşım insanlık için ütopik midir ? Belki de ... 

    Bunlar İlginizi Çekebilir