Buse çetinkaya
YazarBuse çetinkaya
3 dakika okuma süresi
Eki 29, 2018

Veronika Ölmek İstiyor


Kısaca Paulo Coelho 

Paulo Coelho 24 Ağustos 1947 tarihinde Brezilya'da doğmuştur. Gençlik yıllarını hippi olarak geçirmiş ve pek çok şarkı sözü yazmıştır. Yaşamının bir bölümünde gazetecilik işiyle de uğraşmıştır. Hepimizin okumasa bile adını mutlaka duyduğu "Simyacı" romanı ile büyük bir ün kazanmıştır.

Veronika İçinde Gizli Kalmış "Biz"ler

Bense bu güzel adamla o çok ünlü romanı olan "Simyacı" sayesinde değil, "Veronika Ölmek İstiyor" romanı ile tanıştım. Çünkü bu roman insanı öylesine etki altına alıyor ki bir an için yaşamın sonsuz döngüsünü durdurup düşünmeye başlıyorsunuz. Yani çoğu zaman yapmaktan korktuğumuz şey olan "düşünmek"ten bahsediyorum.

Kitap şu soruyla başlıyor aslında: "Bir hafta ömrünüz kalsaydı ne yapardınız?"

Bu soruyu çok düşündüm. Dünyaya hiçbir iz bırakmadan, öylesine, sanki hiç yaşamamış gibi hayata veda etmek korkunç bir duygu olurdu. Sonra üniversite aşamasına gelene kadar yaptığım şeyleri ve şu an da yaptıklarımı düşününce kocaman bir "hiç" olarak yaşadığım gerçeğiyle karşı karşıya geldim. Bu diğer duygunun ötesinde çok daha korkutucu olarak gelebilir size.

Yakın çevremizin bizim üzerimizdeki düşüncelerine o kadar çok takılarak yaşıyoruz ki belli bir süre sonra bunlar bizlere kendi fikirlerimiz gibi gelmeye başlıyor. Onları üzmemek adına ya da bizim üzerimizdeki doğrularını yanlış çıkarmamak uğruna boyun eğmeyi tercih ediyoruz. Bu süreçte de "kim olduğumuzu" ve "kim olmak istediğimizi" bir kenara atıyoruz.

Sahiden biz kimiz? Ne istiyoruz?

Veronika da işte bu karmaşada o güzel hayatını bir kenara itip intihar etmeye kalkışıyor. 

Bunun bir haber olarak okuduğunuzu düşünün. Muazzam bir hayat yaşayan bir kadının intihar haberini görüyorsunuz. İlk düşünceniz ne olurdu?

Eminim ki toplumun çoğu onun bu güzel hayatını çöpe atıp nasıl böyle bir sersemlik yapabileceğini sorgulayacaktır. Çünkü toplum standartları size bunları dayatır: İyi bir iş, düzenli ve yüksek bir maaş, mutlu bir aile. Eğer bunlara sahipseniz her şey tam tıkırında ilerliyor demektir.

Bu standarta uymayanlar ise toplum tarafından dışlanmaya mahkumdur. Tıpkı Veronika'nın akıl hastanesine yatırılması ya da bu kitabımızın yazarı Coelho'nun ailesi tarafından akli dengesinin bozuk olduğu teşhisi konulup üç kere akıl hastanesine gönderilmesi gibi...

Dikkatinizi şu noktaya çekmek isterim: Coelho ailesi tarafından akıl hastanesine yatırılmaktadır. Yani bizi en çok sevenler günün birinde belki de en çok zararı verenler konumuna gelebiliyor. Bu noktada ise yapılması gereken tek şey, kendimize kendimizden başka kimsenin sahip çıkmayacağı düşüncesini benimsemektir.

Roman sadece Veronika ekseninde değil, diğer karakterlerle de desteklenmektedir. Her bir karakter gündelik yaşantımızın içindeki bizlerden biri olarak romana hayat vermekte ve sizleri de yaşamın kara deliğinden kurtarıp yeni bir yola sokma girişimi göstermektedir. Bu yüzden hepinize şiddetle önerdiğim bir kitap olarak bu yazımı buraya bırakıyorum.

Bunlar İlginizi Çekebilir