"Önce müzik vardı,insan müzikle insan oldu,müzikle gelişti,müzikle savaştı,müzikle acı çekti...
İzlediğim TRT belgeseli müziğin tarihinden ve diğer sanat dallarından ayrılan yönlerinden bahsediyor. Araştırmalar sonucunda 36 bin yıl öncesine dayanan bir flütün bulunması bize müziğin ne kadar eskilere dayandığını gösteren örneklerden bir tanesi.
Eski uygarlıklardan bu yana insanlar hep içlerindeki boşluğu doldurabilmek hep bir amaca tutunmak istemiştir.Müzik, kimi zaman üzgün olduğumuzda bizi dipsiz kuyudan çıkaran bir el kimi zaman motivasyonu sağlayan bir koç kimi zaman huzuru veren bir rüzgar gibi olmuştur.İnsanlar hayatlarının nerdeyse her döneminde çeşitli sebeplerle müzikle bir bağ kurmuştur.
İnsanlarla bu derecede kuvvetli bir bağa sahip olan müziğin gücünü İbni Sina’nın,tıp alanında birçok hastalığın özellikle de akıl hastalıklarının tedavisinde yöntem olarak müziği kullanmasından anlıyoruz.
Belgesel; bir çalgının tam anlamıyla gelişmesinin antik yunan uygarlığındaki Anadoluda olduğundan ve phytogorasla( pisagorla) başladığından bahsediyor.Bu verilerden yola çıkarak müziğin matematikle ilişkisinin örneğine de değinmiş oluyoruz.
"Müziği göremeyiz ve dokunamayız"
Tıpkı empati gibi..Empati dediğimiz şey karşı tarafın dünyasına karşı tarafın dünyasından bakabilmek..Bir şeyi göremeyebiliriz,dokunamayabiliriz ama anlayabiliriz..Örneğin;kendi ülkemizin kültürüyle büyümüş olabiliriz ama başka bir kültürü yaşamamış olsak da o kültürü yargılamadan anlamaya çalışabiliriz.Kısaca o kültürü hissedebiliriz tıpkı müziği görememize ve dokunamamıza rağmen hissedebilmemiz gibi.. Belgeselde adı geçen Alban Berg’in 2 saatlik 3 saatlik müzik dinletisine vakti olmayan bazı kitleler için 15-20 dakikalık besteler çıkarması bize ne kadar empatik bir insan olduğunu göstermekte.
Birinci Dünya savaşı sonrası blues ve jaz müziği dünya tarafından tanındı. Amerikalıların, Afrikadaki insanları pamuk tarlalarında çalıştırtmak için amerikaya getirmesi sonucu oluşan Afrikalıların ağıtlarıyla jaz’ın doğmuş olması bana müziğin eşitlikçi gücünü gösterdi.
Dile getiremediğimiz nice duygularımızı müzikler sayesinde dile getirebiliyoruz.Müziğin iyileştirici gücü olduğu reddedilemez bir gerçek.Müzik terapisi dediğimiz alan bu gerçeğin somut hali diyebilirim.
Birazda müzik ve türk insanından bahsetmek istiyorummm
Belgesel;Gündüz pop müzik dinleyen insanımızın,gece türk sanat müziği dinlediğini ve bununla birlikte Aşık veyselden kopamadığına değiniyor.Bu durumu ben kültür moziğine bağlıyorum.Doğusuyla,batısıyla ülkemiz kültürel bir kozmopolit içinde yaşarken kendi kültürünü unutmuyor.
Müzik milatla beraber çeşitli dinsel sebeplerden ötürü bir dönem yasaklansa da her zaman önemini korumuştur ve insanlar bu yasakları uzun süreli tutamamışlardır. Birçok kültürde olduğu gibi bizim kültürümüzde de müzik hayli öneme sahipti. Dönemin ozanları,şairleri,aşıkları;sazları eşliğinde şiirler söyleyerek çok güzel bir gelenek oluşturmuşlardı fakat o geleneğe ait müzik belgeleri günümüze çok ulaşamadı sadece sözlü olarak anlatıldığı için dönemin ustalarıyla birlikte gömülmek durumunda kaldı.
Satırlarımın sonunu getirirken izlemek istediğinizi düşünerek Belgeseli sizinle de paylaşmak istiyorum :)