Davranış bozuklukları dediğimiz kavram insanın normal dışı davranmasıdır. Normallik kavramının ise bir çok tanımı bulunmaktadır. Feodal dönem de ortaya çıkan bu sözcük 19. Yüzyıl da 1840 yılında ortaya çıkmıştır. Uyumluluk halidir. Uyumluluk ise toplumun çoğunlukla benzer davranışlar göstermesidir. Sosyal hizmet uzmanı bu bağlamda davranış bozukluklarını bilmesi tespit edebilmesi ve yönlendirmede daha doğru hareket etmesini ve kararlar almasını sağlar. Bu durum sosyal hizmet uzmanın süreçle ilgili kolaylıklar ve alternatif çözümler bulmasını da sağlayacaktır.
Sosyal hizmet çalışma sahasında insanı ele alır. Ve insan sosyal bir varlıktır. Sosyal olmasının yanı sıra aynı zamanda da bireysel yönünüde toplum varlığına empoze ederek yaşamını sürdürür. İnsanların davranışlarını kişisel tercihler kadar toplumsal normlar ve tetiklemeler de etkilemektedir. Çünkü insan uyum halinde olduğu sürece grup tarafından kabullenilir. Grup tarafından kabullenilmek kişiye kendini hem toplumun diğer bireylerine ispatlayarak kabullenilmişlik kazandırır hem de kendisini kendisine ispatlayarak özgüven onayı da sağlamış olur. Bu da demek oluyor ki davranışlara yön veren çevresel faktörler vardır.
Çevreye uyum sağlamak aynı zamanda kötü sonuçlara da yol açabilir. Çünkü kabullenilmek isteği tetikleyici ve eyleme geçirici bir özelliğe sahiptir. İnsan davranışlarına kimi zaman sonuç odaklı değil sebeplere dayalı etiketlerle yaklaşır. Yani uyum sağlamak istediği bir topluluğun davranışları iyi yani olumlu sonuçlara yol açmayabilir fakat sırf uyumluluk hali sağlanmış ve yalnızlık kaygısı ortadan kalksın ve böylelikle normal olarak nitelendirilmesi adına sonucuna odaklanmadan sebeplere dayalı hareket edilebilir. İnsan davranışları ele alındığında her zaman ve hatta çoğunlukla eleştirilere açık olamayabilir. İnsan davranışının farklı boyutları vardır. Ve çeşitli özellikler gösterir. Davranışlar peşi sıra gelen eylemlerdir bu yüzden bir sonrakinin sebebinin yani bir önceki hareketin tetikleyici ve etkili olmasından bir sonraki davranış gerçekleşebilir.
Bazı bilim dalları insanın bu davranışlarını çeşitli ve farklı yönleri ile ele alarak açıklamaya çalışmaktadır. Bu durum davranış üzerine yoğunlaşılmasında ve ona odaklanılarak cevaplar bulunmasına yardım eder. Bu araştırmalar ve incelemeler insanın incelenmeye başladığı aynı zamanda toplumsal davranışın da buna dahil olduğu zamanlara kadar dayanmaktadır. Fakat bilimsel anlamda ele alınması pek de eski değildir. İnsan davranışının psikolojik ve zihinsel anlamda esaslandırarak araştırmalarını bunun çevresinde gerçekleştirir. İç dünya kavramı bu bilim için çok önemlidir çünkü bunu her şeyin merkezine alır ve etrafında şekillendirir. Sebebin temelini bulmaya çalışır. Her davranış mantığa sığmak zorunda değildir. Bazı davranışlar mantı dışı uyumsuz olabilir, herkesin yapmadığı veya yapmaktan çekindiği durumlar söz konusu olabilir. Böyle durumlarda psikolojinin davranış bozuklukları bilimine çok katkısı bulunur. Sadece iç dünya ve psikolojik yapı ile değil konuya toplumsal yönden de yaklaşır ve geniş perspektifte de değerlendirir.
İnsanı ailesi arkadaşları çevresi iş hayatındaki insanlardan sosyal çevresine kadar hepsi etkiler. İnsanın günlük yaşamındaki aktivitelerin de ve davranışlarında giyim kuşamından , konuşma şekline, beslenmek tarzından hitap biçimine sosyal ve umumi alanlarda nasıl davranacağı konusu toplumun etkisiyle şekillenir. Kişiye karşı olan tutumlarımızda da toplumsal faktörler bulunmaktadır. Davranış bilimleri bir sentezdir bir çok başka bilim dalı ve alanın harmanlanmasıyla şekillenerek daha az yüzeysel olan bir tabaka oluşturur. Hızlı ve hareketli bir şekilde sürülen bu hayatın ve koşuşturmanın içerisinde insan haliyle normalinden daha fazla toplum baskısı ve etkisi altında kalabiliyor. Bu durum kişinin normal yaşantısı dahil iç dünyasında da etkisini gösterebiliyor. Bu ve buna benzer durumlar sosyal hizmet uzmanlarının bilgisi dahilinde olmalıdır. Çünkü bu durum onları verimli ve etkili bir çalışma aşamasına yönlendirerek belirli bir yol haritası çizer.
Sosyal hizmet uzmanları davranış bozukluklarını tespit ederek teşhis koyamaz. Böyle bir yetkiye sahip değildirler. Fakat sürecin hızlandırılması adına yetkili mesleklere müraacatçıyı yönlendiririz. Davranış bozukluklarına dair bilgi ve birikim sahibi olmanın bize bu anlamda birçok faydası olacaktır. Bu bozuklukların farkedilmesinde ilk olarak aileye rol düşmektedir. Davranış bozukluğuna sahip olan bireyde ki farklılıkları normal dışı tavırları ve hareketliliği kişinin ilk olarak birinci seviyeden yakınları yani yaşamak için paylaşmak zorunda olduğu çevresinin tanıkolması ve farketmesi ile başlar.
Kişi bu tahlili kendisi de sağlayabilir fakat bunu yok sayacak ve normal olduğunu düşündüğü haliyle hayatına devam edecek ve belki de kendisi başta olmak üzere ailesi arkadaşları ve sosyal çevresine psikolojik veya fizyolojik mana da zarar verebilir. Bir sosyal hizmet uzmanı müraacatçının yaşamış olduğu sorunla baş edip kişiyi ‘’normal ve olması gereken’’ hayatına güvenliği için çalışmalarını gizlilik içerisinde sürdürürken aynı zamanda bu sürecin daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde yol alması adına hem psikoloji hem de davranış bilimlerinden faydalanmalıdır. Bilmesi ve geliştirmesi gereken yönlerinden bir tanesi de tahlil edebilmek ve doğru yönlendirebilmektir. Bunun için de insan dediğimiz varlığı yani çalışma alanını gerçekleştirebilmek adına insan ve topluma dair sosyolojik psikolojik antropolojik bilimleri bilmeli ve işi içerisinde doğru anlamda kullanabilmelidir. Yani diyebiliriz ki bu önemli bilimler aslında bir sosyal hizmet uzmanı için çalışma sahasında kullanabileceği faydalanabileceği ve yardım alarak yol katedebileceği önemli bilimlerdir.
Bu bilimler her meslek grubun da olmasa da sosyal ilişkilerin ve bireysel davranış ve tutumların merkeze alındığı alanlarda oldukça yol gösterici ve ışık tutucudur. Bu konu da bireysel ve kişisel bakış açısıyla düşünmek biraz yanlış ve hatalı bir yöntem olacaktır. Geniş bir perspektif kullanmak ve davranışsal bozukluklara da sosyal açıdan ve ayrıca sosyolojik bağlamda bakabilmek gerekir. Bu şekilde bakıldığı takdirde olayı ayrıntılarıyla ele almadan önce bütünsel olarak gözlemlemiş ve incelemiş oluruz araştırmalarımız ve raporlarımız daha sağlam olur. Bir sosyal hizmet uzmanının ele aldığı ve inceleme yaptığı vaka konusu önemli olduğu kadar konu aktarımı sağladığı müraacatçı ile kurduğu iletişim de bir o kadar kıymetlidir. Çünkü o iletişim esnasında alınan bir çok veri sözlü veya fiziksel olarak bilgi aktarımı sağlar müracatçıdan sosyal hizmet uzmanına doğru.
Yapılan bir çok araştırmada görüldüğü üzere insan yalnızca kendisine özgü değil çevresinin de bir ürünüdür. Çevresini ve sosyal konumunu yansıtır. Bu yansıma ise davranışlarla görülür görmesi gereken kişi anahtar olarak kullanabilmesi için sosyal hizmet uzmanıyken teşhis koymak ve tedbir almak belli başlı olarak psikologların ve psikiyatrların işidir. Bu konuda neyi niye öğrendiğimizi iyi anlamak gerekir. Hayatta her şeye ‘’ ne işimize yarayacak ki?’’ sorusunu sormak doğru değildir. Bir bakıma bir çok alt dal ana konumuzu ortaya çıkaran bağlantılı örüntülerdir. Ve bu örüntüler bütünün oluşmasında etkili ana unsurları içerisinde barındırır.
Sistem denilen kavram yalnızca toplumsal hayatın ‘’sisteminden’’ ziyade bilimler ve bilimler arası etkileşim ve ayrıca bilimlerin meslek gruplarıyla arasında olan sistemdir. Düzenli ve bağıntılı bir tabakadır. Sosyal hizmet uzmanları mesleki gelişim ve gereklilik olarak değil yalnızca bir ihtiyaç olarak da davranış bilimlerinden faydalanır. Sosyal hizmet sosyal refah kurumunun gelişmesinin ardından mesleki bir disiplin olarak şekillenir. Bu durumda bir disiplin olarak göreceğimiz sosyal hizmet alanınında içerisinde farklı disiplinler barındırması olağan ve olması gerekli bir durumdur.
Müraacatçı ve sosyal hizmet uzmanı arasında kurulan gizlilik esasına dayalı bir bağ vardır. Bu bağın sağlam ve etkili olması adına sosyal hizmet uzmanının ‘’insan ‘’ a karşı donanımlı ve bilgi sahibi olması gerekir bunun mümkün kılınabilmesi adına uzmanın kendisine yüklemesi gereken vasıfları vardır. Bunlar; inceleyici, araştırmacı , sorgulayıcı ve analiz ediciliktir. Ve tabi en başta ise sabır gerektirir. Sabırla kurulan iletişimin sonunda sağlıklı yargılara varılır. Sosyal hizmet uzmanı davranış bozukluğunun müraacatçıyı gözlemleyerek ve tetikleyerek farkına varabilir. Davranış bozukluğu insanın kendisinde değiştirmesi gereken ve hayatının o an ki dönemi ile birlikte gelecek yaşantısını da etkileyebileceği için öngörülmeli ve tedavi edilmelidir ancak bu tedaviyi gerçekleştiren meslek grubunun içinde sosyal hizmet uzmanları yer alamaz onlar yalnızca tedbir alarak kişiyi yönlendirebilir ve davranış bozukluğu olan bireyi bu bozukluğu yani anormalliği göz önünde bulundurarak varsayım ve çıkarımlara ulaşabilir. Bu durum da sosyal hizmet uzmanının işini oldukça doğru yapmasına ve sağlıklı yol alabilmesine vesile olur. Alınan bu yol ile ulaşılan hedef doğru orantılı olduğu sürece her şey yolunda demektir.
Sosyal hizmet uzmanları kendilerine bşvuran ve yardıma ihtiyacı olan dallarından sahip olduğu bilgiler ışığında hareket eder. Ve davranış bozukluğu bilimi de bunların arasında yer alır. Her ne kadar psikolojik bir durum gibi görünsede her psikolojik sorunun davranışlara yansıyacağı anlamına gelmez. Bazen kişinin iç dünyasında çıkmaza girmesine sebep olur ama bu demek değildir ki her psikolojisi bozuk olan bireyin davranışlarında da bozukluk olsun. Böyle bir çıkarımda bulunmak oldukça varsayımlarla hareket etmek olacak ve temellendirilmemiş düşüncelerin hayata geçirilmesi ve kabullenilmesi ile birlikte yanlış yol haritaları çizilebilir ve doğru hedefe varmayan işlemler gerçekleştirilebilir. Bunun önüne geçmek adına ise neyin ne anlama geldiğini ve durumların nelerin sebebi olup nelere yol açacağını kestirebilmek yani sahip olunulan bilgiler ışığında doğru ve mantıksal hareket etmek gerekir. İzlenimler ve hisler de işin içinde yol gösterici olarak kullanılabilir.
Sosyal hizmet uzmanlarının sahip oldukları bakış açısı geniş olmalı fakat bir o kadar da detaylar üzerinde de egemen olmaları gerekir. Çünkü bazen kendilerine yardımcı olabilecek dallar yalnızca bütünsel olarak görünmeyebilir , detayları da bunun içerisinde değerlendirmek gerekir. Davranış bozukluğu deyip yalnızca normalin dışında olarak değerlendirmek de eksik bilgi vermek olacaktır. Ayrıntılı olarak belirtmek gerekirse şunu diyebiliriz; bir davranışın bozuk ve uygun olmadığı kanısına varmak için davranışı gerçekleştiren, eyleme döken kişinin yaşı ile davranış yaşı arasında bir bağ kurabilmek gerekir farklı yaş ve zihin yapılarına ait davranışlar ise bunu bozukluk (davranış için) nitelendirebiliriz. Aynı zamanda davranışın boyutu yani şiddeti ve yoğunluğu da önemlidir. Kişi aslında küçük boyutlarda az şiddetli tepki verilmesi gereken bir olaya gerektiğinden daha fazla tepki gösteriyor veya daha yoğun tepki gösterilmesi gereken bir duruma daha düşük dozda bir tepki ile dönüt sağlıyor ise bu durumda da davranış bozukluğunun olduğunu düşünebiliriz.
Davranışın yoğunluğu ve ait olduğu yaş kadar ortaya çıkış miktarı da bir o kadar belirleyicidir. Uzun süreli sürekli tekrarlanan davranışlarda bu bağlamda yolunda gitmeyen davranışların habercisidir. Cinsel rollerin kaybedilmesi, cinsiyete göre eğilim ve seçilimlerin gerçekleşmemesi, ve dışına çıkılması da bunlardan bir tanesidir. Davranışların kendisine ise şu şekilde örnek verebiliriz: hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan söyleme, tırnak yeme, saç koparma, çalma, küfürlü konuşmak, alt ıslatma ve dışkı kaçırma, uyku bozukluğu, yeme bozukluğu, okuldan kaçma, karşı gelmek ve konuşma bozukluğu gibi davranış bozukluklarına örnek verilebilir ve sebepleri olarak da sayılabilir.
Ama nedenleri daha özel anlamda da ele alabiliriz. Bunları ise ; Çocukların dikkat çekme isteği, Bu davranışların bazı durumlarda ödüllendirilmesi, Savunma, Yetişkin olmanın sembolü olarak görüp olgunlaşma göstergesi olarak görmesi, Yetişkinleri rahatsız ederek onları şaşırtma isteği, Arkadaşları tarafından onaylanma, İntikam almak, Anne ve baba ile hesaplaşmak, Kitle iletişim araçlarının olumsuz etkisi, Fizyolojik sorunlar, Kalıtım, Yoksunluk, Temel ihtiyaçların doyurulmaması gibi durumlardır. Bu durumlar her zaman geçerli olmak zorunda diye bir kural da yoktur fakat genel itibari ile bu şekilde maddelendirebiliriz.
Bu durumda sosyal hizmet uzmanlarından önce aileye , yaş a bağlı olarak okulda ki öğretmenlere görev düşmektedir tedavi esnasında ise psikolog ve psikiyatrlar ile ruhsal sağlığına kavuşturulabilir.