Şeyma Sude Gökkaya
YazarŞeyma Sude Gökkaya
4 dakika okuma süresi
Ara 30, 2020

Küba Krizi


Küba Krizi'nde Bazı Dış Politika Analiz Kavramlar

     Küba Krizi’nde Akılcı Aktörün yanı sıra Bilişsel Aktör de bulunuyordu. Rasyonel Aktör modelinde karar vericiler rasyoneldir. Kar-zarar analizi yaparlar ve rakiplerinin bir sonraki hamlesini tahmin etmeye çalışırlar. Karar vericilerin bireysel özellikleri, motivasyonları ve ideolojik tercihleri önemli değildir. Tüm liderler, ulusal liderler olarak oynamaları beklenen rol nedeniyle, o devletin ulusal çıkarları (bir devletin zaman içinde tanımlanabilen kalıcı, uzun vadeli değerleri) doğrultusunda benzer şekilde hareket eder. Akılcı aktörler önce hedeflerini belirlerler. Hedeflerini öncelik sırasına göre dizerler ve buna yönelik atılacak adımları sıralarlar. Tüm atılan adımların olası sonuçlarını da hesaplayarak bir seçim yaparlar ve uygulamaya geçerler. Küba Krizi’nde yönetim kurulu 6 seçenek ortaya çıkarmıştı. Bunlar: hiçbir şey yapmamak, adayı işgal etmek, stratejik hava saldırısı yapmak, diplomatik baskıda bulunmak, Castro ile gizli görüşme yapmak ve adayı abluka altına almaktı. Amaç silahların tahliyesi olduğu için hiçbir şey yapmamak mantıklı bir seçim değildi. Başkan Kennedy, adanın işgal edilmesinin Amerikan normlarıyla uyuşmadığını söyleyerek bu seçeneği de istemedi. Yönetim kurulu stratejik hava saldırısına ılımlı yaklaşırken ABD Hava Kuvvetleri yüzde yüz bir başarı sağlanamayacağını söyleyince Kennedy bu seçeneği de eledi. Hava saldırısı seçeneği kabul edilmeyince Kurulda adayı abluka altına alma seçeneği en iyi seçenek olarak ortaya çıktı. 

     Genel Karar Verme Modelinde kilit liderlerin eylemleri ve kararları, devletin eylemleri ve kararlarıdır. Tüm liderler ulusal çıkarlar peşindedir ve tüm devletler aynı şekilde kararlar alır. Küba Krizi’nde Başkan Kennedy’nin abluka kararı ABD’nin eylemi olmuştur. Abluka kararı alınması sürecinde karar vericiler iç ve dış ortamları incelemişlerdir. Durumu tanımlamışlar, alternatif eylem yollarını düşünmüşler ve ardından ulusal çıkar arayışına en uygun olanı seçmişlerdir.

     Karar verme, "belirsizliğin var olduğu mevcut alternatifler arasından seçim yapma eylemi" olarak tanımlanır. Bu karar verme modeli genellikle bir "kara kutu" olarak hayal edilmiştir. Tüm kara kutular (ülkeler / rejimler / liderler) aynı şekilde çalıştığı için kutunun içini göremiyoruz ve buna ihtiyacımız yok. Modern karar teorisinde, rasyonel karar problemi, her biri belirli bir Rasyonel Aktör grubuna ve Ulusal Çıkar sonuçlarına sahip olan bir dizi verili alternatif arasından seçim yapma meselesine indirgenmiştir: vekil, sonuçları tercih edilen alternatifi seçer. Her bir sonuç kümesini tercih sırasına göre sıralayan aracının fayda işlevinin şartları. Başka bir deyişle, eldeki sorunla ilgili bilgiler, olası eylem yolları, olası tepkiler ve farklı eylem biçimleri için başarı tahminleri kutuya aktarılır. Başkan Kennedy’e yönetim kurulu sorunla ilgili bilgileri toplamış hatta olayı resimler üzerinden kanıtlayarak tüm bilgileri vermişti. Olası eylem sonuçlarının doğurabileceği olası tepkiler üzerinde tartışılmıştı. Eylemlerin başarı tahminleri yapılmıştı. Örneğin Hava Kuvvetleri stratejik hava saldırısıyla yüzde 90 civarı bir başarı sağlanabileceğini Kennedy’e bildirmişti. Tüm bunlara göre, Küba Krizi’nde Yönetim Kurulu Rasyonel Aktör Modeli olarak görünmektedir.

     Diğer taraftan Başkan Kennedy bilişsel bir aktör olarak görülebilir. Bilişsel modelde liderin kişiliği, algıları ve inançları önemlidir. Liderlerin bir karar aldıklarında, bunun objektif bir rasyonalite anlayışına veya maliyet ve fayda hesaplamalarına değil, onların belirli inançlarına, yargılarına, deneyimlerine ve kişilik özelliklerine dayandığını varsayar. Bu nedenle, konumlarına göre tüm liderlerin aynı şekilde hareket edeceğini varsayılamaz. Liderler, kişisel özelliklerine, inançlarına, yargılarına ve deneyimlerine dayanarak kendi iç ve dış alanlarını, mevcut durumu yorumlar ve hangi eylemin yapılması gerektiğine karar verirler. Birey, anlamın kaynağıdır ve politik davranış / eylemi anlamanın anahtarı olarak gözükür. Bu modelde liderin kafasında belirli doğrular vardır ve karşısına çıktığı zaman direkt onu uygular. Küba Krizi’nde Yönetim Kurulu aslında işgal taraftarıydı. 6 seçenek arasında savundukları ve istedikleri adayı işgal etmekti. Ancak Başkan Kennedy bu işgali gerçekleştirirlerse onların Berlin’i vuracağını bildiği için bu seçeneği hemen eledi. Berlin, Kennedy için önemliydi. Başkan Kennedy ve ailesi iş ve yatırım alanında da kariyer yapmışlardı. Berlin bu yüzden onun için önem arz edebilir. Bu yüzden Berlin’in bombalanmasını istememiş ve savaşmadan bir çözüm bulma taraftarı olmuştur. Berlin’in Kennedy için önemini ABD ve SU arasındaki soğuk savaş devam ederken 1963 yılında Schöneberg Belediyesi’nin balkonundan yaptığı konuşmada “Ben Berlinli”yim sözünü söylenmesinden anlayabiliriz.

Bunlar İlginizi Çekebilir