Ece Müker
YazarEce Müker
5 dakika okuma süresi
Nis 30, 2024

Kör Karanlık


’’Gözleri görmeyen bir adam evinin geçimini sağlayabilmek için çalışmak ister. Yakınları buna gerek olmadığını söylese de o kimseye muhtaç olmadan yaşamak istediğini söyler. Bunu kafasına artık koymuştur. Bir şeyler yapması gerektiğini ve kendisinden başka ona kimsenin yardım edemeyeceğini anlar. Ailesini düşünerek uyumaya karar verir ve yeni karanlık bir güne kalkmak için yatar.

Karanlık bir sabah ile uykusundan uyanır. Kızı;

-Babacığım, sen çalışmakta kararlısın fakat çalışmanı ne annem istiyor ne de ben istiyorum. Bunu sen de biliyorsun. Lütfen benimle beraber evimizde kal. Annem bizim için çalışır.

Baba yani Fikret Bey kızından bunu duyduktan sonra kızının o dokunup da göremediği yumuşacık saçlarını okşadı ve derin bir nefes çekti. Kızının ellerini tutup;

-Bak Menekşe’m, senin ismini neden Menekşe istedim bilir misin ? Cezayir menekşeleri gölgede bile açıp yeşerebilir, sende babanın gölgesinde yeşer, onun karanlığında çürüme isterim. Ben eğer bir baba olarak kızımın boğazından geçen tek lokmanın hakkını veremezsem baba olur muyum hiç ?

Menekşe sustu. Uzun uzun babasının yüzüne baktı. Fikret’in kirli sakalları, siyah dağınık saçları vardı. Kızı korkmasın diye gözlerini hiç açmazdı. Kulakları normalden daha küçük olan bu adamın burnu da kulakları gibi küçüktü. Menekşe aslında babasının ne kadar yakışıklı bir adam olduğunu düşündü. Bunu büyüdükçe daha iyi anlıyordu. Fikret evden çıkmak için Menekşe’den ayakkabılarını istedi. Menekşe koştu getirdi.

-Baba kendine dikkat et.

Fikret bir söz söylemeden elinde karanlıkta ilerlediği değnekle yola koyuldu. Her ne kadar insanlara bu durum kötü gelse de o karanlık bir dünyada yaşamanın güzel yanlarını düşünürdü. Fikret için bilinmeyecek olan şeyler renklerdi. Renkleri düşünür nasıl olduklarını karanlık dünyasıyla renklendirmeye çalışırdı. Bundan hiçbir zaman üzüntü duymadı. Bu kadar düşünceyle sonunda gelmek istediği yere vardığını düşünüyordu. Etrafındaki bir kaç kişiye sorarak bu düşüncesini doğruladı.

Kütüphaneye ilk adımını attı, durumu anlayan birisi yanına gelip Fikret’e yardım etmek istedi ama Fikret teşekkür edip kolunu çekti. Sanki sadece dünyada bir tek gözleri görmeyen insan oymuş gibi ona bu kadar çok yardım edilmesini istemezdi. Bir şekilde kütüphanedeki görevli kadının yanına gitti.

-Burada çalışmak istiyorum.

Fikret bunu söylerken ellerini ovuşturuyor, alnından küçük terler damlıyordu. Kadın uzun süre düşündü. Fikret’in sırtındaki yelekten durumunun olmadığı belliydi. Bir an acaba yapabilir mi diye düşündü ve kararını verdi. Kadın, Fikret’e ;

-Tamam, bugün başlayabilirsiniz. Kütüphaneye gelmek isteyen ve parmak kabartmasıyla okumak isteyen vatandaşlarımıza yardım etmenizi istiyorum sizden .

-Parmak kabartması okumayı biliyorum . İnsanlarla olan iletişimim de iyidir, şüpheniz olmasın sizi mahcup etmeyeceğim. Çok teşekkür ederim. 

Ne olur ne olmaz diye Fikret karısının telefon numarasını kütüphanedeki kadına yazdırdı. Şimdi aklındaki tek düşünce eve gidince kızının bu güzel haber karşısında nasıl sevineceğiydi. Ama kolay olmadı. Yolda giderken Fikret’e hızını alamamış bir motor çarptı. Motorun çarpmasıyla Fikret’in solgun dudakları arasından çıkan bir bağırtı koptu. Sokak sustu. Fikret bağırdı. Fikret’in başına toplanan insanlar onu daha çok bunaltmıştı. Bana kalsa burada durur acımın dinmesini beklerim diye düşündü. Çoktan motorcu kaçmış, ambulans gelmişti. Fikret’i götürdüler. Yine başlıyoruz diye düşündü. Yine her şey ters gitmeye başlıyor.

Hastaneye karısının telefonunu söyledi. Aradılar, karısı ve Menekşe geldi. Karısı;

-Gör bak, ne hallere düşüyorsun. Doktor bana söyledi bacağını kırmışsın. Seni evden bile çıkarmamak gerek.

-Ben ne için çıkıyorum kadın ! Sizi doyurmak için çıkıyorum. Neyi anlamıyorsun ?

Bu konuşmalardan sonra bir dahaki sabaha kadar ikisi de söz söylemedi. Fikret kalktığında henüz Menekşe ve karısının uyuyor olduğunu hissetti. Elleriyle ayakkabılıkta ayakkabılarını yokladı. Neden sonra karısı ve Menekşe hala uyanmamıştı. Sokağa çıktığında beni işe de almazlar artık bu alçılı bacakla dedi. Gitmedi. Daha bir çay bile içmemişti, ağzı kurumuş, sırtındaki yelek gibi kokuyordu. Yine de yürümeye başladı. Menekşe’yi, tek katlı evlerini, karısını, kütüphaneyi düşündü. Sokağın delisi Harun’u buldu. Harun’dan bir bıçak istedi. Bekledi... Harun buldu getirdi. İnsan sesleri azalana kadar yürüdü Fikret. Sonunda söyledi içinden. Onu yiyip bitiren, kendine bile söyleyemediği düşüncelerle yüz yüze gelmeye hazırdı.

-Ben, bir boka yaramam. Allah’ım ! Sana kavuşmaya, gözlerimi ilk sana açmaya geliyorum. Sende meleğini bana gönder, al beni bu sefil ve karanlık hayattan.

Önce ayakkabıları, sonra da taş mermer kırmızıya boyandı. Fikret kolunda bir sıcaklık hissetti önce, sonra da bir boşluk ve uyuşukluk.

Fikret iki gün sonra bulundu. Karısı dünyaya sustu konuşmadı. Menekşe mezarın başına geldiğinde konuşmak istedi.

- Ben Menekşe’yim senin gölgende yeşerecektim ama şimdi gölgen bile yok babacığım. Ben ne yapacağım ?

Günler günleri, aylar ayları kovaladı. Kış geldi. Menekşe annesiyle mutfakta otururken annesi Menekşe’ye baktı. Böyle nereye kadar yaşayacaklardı ? Ne yiyip ne içeceklerdi ? Fikret’te zaten onları bırakıp gitmişti. Düşündü...

Birden Menekşe’nin elinden tutup onu banyoya götürdü. Kapıyı Menekşe ile kendi üstüne kilitledi. Banyodaki tüpün ucunu açtı, oturdular. Ölmeyi beklediler. Azrail’den önce sessizlik öldürmüştü zaten onları. Menekşe;

-Hayat işte babamın bizi sevdiğini söylerken bırakıp gitmesi kadar basit.

Annesi Menekşe’nin büyümüş olduğunu düşündü, kızına baktı tek söz söylemeden gözleriyle veda etti ona. İkisi de soğuk taşa uzanmış, uyuyor gibiydiler. Şimdi onlar da sonsuz karanlıkta bir yolculuğa çıkmış, güzel olan dünyaya bakmaya gitmişlerdi...’’

-İşte benim senaryom bu şekilde Polat Bey, umarım beğenirsiniz.

-Ece Hanım, ellerinize sağlık ben bu senaryonun uzun halini kısa zaman içerisinde sizden mail olarak bekliyor olacağım. Çok teşekkür ederim. Sizinle tanışmaktan zevk duydum.

-Ben de çok teşekkür ederim, böyle bir senaryoyu sizinle paylaşmak bana mutluluk verdi.

Ece mutlulukla senaristin yanından ayrıldı. Artık özgür hissediyordu...

https://www.edebiyatdefteri.com/161043-kor-karanlik/

Bunlar İlginizi Çekebilir