Santranç Zweig
Nur Satılmış
YazarNur Satılmış
4 dakika okuma süresi
Tem 6, 2023

Bir hücreye hapsolmuş haldeyken delirmemek için hapishane görevlisinden çalıp hapisten çıkana kadar sürekli okuduğunuz kitabın sizi delirttiğini düşünün. Ana karakterimiz delirmemek için önce hakkında okuduğu ve daha sonra oynamaya başladığı satrancın onu nasıl delirttiğini görüyoruz kitap boyunca. Kitap oldukça kısa ancak kısalığına rağmen çok derin ve güçlü. 

 

Kitap bir gemi yolculuğunda başlıyor. Kitabın başında ana karakter olduğunu düşündüğümüz ancak daha sonra ana karakter olmadığını öğrendiğimiz ünlü bir satranç ustası olan Mirko Czentovic’ten bahsediliyor. Ancak aslında kitabın başında onun ana karakteri olmadığını gösteren bazı işaretler var. Mesela Czentovic’i Zweig hep uzaktan tasvir ediyor, hiç bir insanla 100 yüze konuşmasını görmüyoruz. Bu da aslında onun baş karakter olmadığını bize çok net bir şekilde gösteriyor. 

 

Gemideki herkes Czentovic’in Bir satranç dehası olduğunu bildiği için onun nasıl sırayla satranç oynamaya başlıyorlar. Bu satranç oyunlarından birini de oyuna bir yabancı dahil oluyor. Aslında bu yabancı bizim baş karakterimiz olan Doktor B. Zaten Zweig bize hemen bu karakterin baş karakteri olduğunuda anlatıyor. Bu karaktere daha yakından ve iç dünyasına ayrıntılı olarak bakıyoruz. Doktor B.’nin satranç tutkusunun başlangıcına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. 

 

‘’Dünyada hiçbir şey, İnsan ruhu üzerine hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.’’ 


Doktor B. Naziler tarafından bomboş bir odaya yani hiçliğe mahkum edilmiştir. Oda da temel eşyalar dışında vakit geçirebileceği hiçbir şey yoktur. Hatta odada saat dahi olmadığı için zamanı bile takip edemiyordur. Hücresinin dışında bekleyen gardiyan dışında da başka hiçbir kişiyi göremiyordur. Gardiyan da hiçbir zaman onunla tek bir kelime dahi olsun konuşmaz. 

 

O yüzden sadece sorgu için çıkartılır ve sorgu esnasında ona sürekli farklı farklı sorular sorulur. O kadar farklı ve bağımsız sorular sorulur ki Doktor B. verdiği cevapların kendisi ve ülkesi için iyi ya da kötü olduğunu dahi kestiremez ve bu sordukları sorularla karşısındakilerin nereye varmak istediklerini dahi çözemez.  

 

Doktor B. O kadar hiçbir şey yapamamaktan bunalmıştır ki sorgu için çıkarıldığında etrafındaki her şeyi gardiyanların üstündeki kıyafetlerin en ufak bir ayrıntısına dahil dikkat eder ve inceler. Bir gün yine sorgu için götürüldüğünde sorgu odasındaki bir paltonun cebinde duran kitabı fark eder ve bilgi açlığı ve bir şeylerle uğraşma isteğinin ağır basmasıyla birlikte o kitabı kaçırmayı başarır. Odasına gittiğinde o kitabı gizli gizli okur ve satranç hakkında o güne dek hiçbir şey bilmiyor sine rağmen o bilgi açıklığıyla kitabı en ince ayrıntısına kadar ezberler. Ona yemesi için verilen ekmekleri toplar haline getirerek kendisine satranç saçları hazırlar ve satranç tahtası olarak da kareli olan yatak örtüsünü kullanır.  


Odada sürekli kendi kendiyle satranç oynar. Kitabın tasviriyle adeta beynini bir taraf siyah bir taraf beyaz olmak üzere ikiye ayırır. Zamanla bu davranışı onda takıntı haline gelmeye başlar ve hatta bipolar bozukluk haline gelir. Artık o derecedir ki her gözünü kapattığında gözünün önünde satranç tahtası belirir ve satranç oynamaya devam eder. 

Bir gün Doktor B. serbest bırakılır. Doktor B. bu takıntının farkında olup kendisine zarar verdiğini bildiği için dışarı çıktığında kendisine bir daha satranç oynama sözü verir. O şekilde tamamen düzelmese de büyük bir oranda takıntısı azalır.  

 

Gemide herkesin ünlü Czentovic ile Satranç oynadığını görünce kendini tutamayıp sözünü bozar ve oyuna dahil olur. Czentovic’i yener. Ardından ikinci bir oyunu oynamaya karar verirler ancak bu sefer Doktor B. bir mani atağı geçirir. Yani Doktor B. ; Czentovic İle oynadığı oyunu kazanmış gibi görünse de hastalığını tekrardan nüksettirdiği için aslında kaybeden taraftır. 

 

Aslında kitap o zamanlar Nazilerin insanlara çektirdiği acıları ve diktatörlüğün getirdiği felaketleri anlatıyor. Czentovic kaba, soğuk ve benmerkezci bir karaktere sahip olarak, Nazileri ve diktatörleri temsil ederken; Doktor B. ise nazik ve ince ruhlu biri olarak, Nazilerden çok çeken ve diktatör zulmüne uğrayan insanları temsil ediyor. 

 

Kitabın belki de yıllardır okunup sevilmesinin nedeni aslında şekil değiştirse de hayatımızdan hiç çıkmayan Naziler ve diktatörleri anlatıyor. Ayrıca Zweig o bunalmıştık hissini gerçekten çok güzel bir şekilde tasvir etmiş. Kitabın ana konusu hiçlik. Doktor B.’nin kapatıldığı oda anlatılırken okuyucuya sanki kendisi bir odaya kapatılmış gibi bir his vererek daraltabiliyor.  

 

Kısacası Zweig sizi hemen hemen her kitabında olduğu gibi bu kitabında da zihninizin derinliklerine daldırıp zihninizdeki o gizemli labirentlerde dolaştırıyor. Bu kitaba bu gücü veren şey kitabın hikayesi değil kitabın size düşündürdükleri ve bittikten sonra az sayfalı olması nedeniyle kısa sürede bitse dahi günlerce hatta haftalarca beyninizde düşünmeye devam edecek kafanızdan kolay kolay atamayacağınız bir eser.

Bunlar İlginizi Çekebilir