Notre Dame' ın Kamburu - Din
Azda olsa günümüzü yansıtmayı başaran ve Fransa'nın en usta yazarının elinden çıkan bu roman, insan hayatında ki kaderin önemini büyük ölçüde ele almıştır. Fransız İhtilali ve sonrasının betimlendiği bu romanda Notre Dame'ın bakımsızlığından dolayı yıktırmak isteyen şehir planlamacılarına karşın, katedralin güzelliğini vurgulayarak halkın ilgisini geri kazanmak ve katedralin yenilenmesini başarmak için uğraş gösterilmiştir. Görseniz yaratık olarak nitelendirebileceğiniz kadar çok iyi şekilde betimlenmiş bir kilise zangocunun, Fransa'nın dini lideri kilise papazının kızına olan aşkı ve bu aşkın sonucunda ortaya çıkan ruhsal ikilemlerle bağlantılı olarak dinin, yoksulluğun, çirkinliğin, bilginin ve cehaletin insanın kaderinde ne kadar önemli bir yer tuttuğu romantizm ideası ile ustaca anlatılmıştır. Romanın bize demek istediği diğer bir önemli detay ise eğitim alabilmenin zenginlikle veya yoksullukla alakalı olamamasıdır.
Sefiller - Toplum
Yazarımızın yine romantizm akımının etkisiyle yazdığı ve Fransa'nın ihtilalden sonra ki karanlık günlerini anlatan bu romanda Paris halkının bir nevi sefilliğin en ucu olarak sosyolojik bir biçimde hayatını, caddelerdeki hayattan ayrı olarak Paris'in arka sokaklarında ki insanların düştüğü bataklıkları, mecazi olarak çamura bulanmalarını ve buradan çıkmak için verdikleri mücadeleyi anlatmak ister. İhtilalin bir etkisi olarak romanda sıkça işlenen eşitlik, özgürlük, adalet ve siyasetin yanında bir roman kahramanının kötü duygulardan arınıp doğru yola girmeye çalışmasını, iyi ve düzgün insanlarla olan ilişkilerini, sevgisini ve nefretini sefilliğin kuyusu olarak ele alır.
Deniz İşçileri - Doğa
Benim de şu an okumakta olduğum bu roman, Victor Hugo'nun sürgünü ve akabinde ki gönüllü sürgünlük döneminde yazdığı ve tüm bilgi birikimini aktardığı başyapıtıdır. Romanın çoğunlukla geçtiği Guernsey Adası'nda yaşamıyor olsanız bile doğanın ve doğanın yarattığı eylemleri ustaca bir betimlemeyle ele almış olması gözünüzde canlandırmaya yardım eder. Baş kahramanın görüntüsünden ve kaldığı yerden dolayı dışlanmasına rağmen tertemiz bir insan olması ve kendini kanıtlaması için karşısına çıkan tek fırsatı değerlendirmeye çalışması ve onun karşılıksız iyiliği ve aşkının yanında diğer roman kahramanının aslında yıllardır herkesi kandırıp tek atımlık kurşunuyla büyük bir soyguna karışmasından sonra içindeki tüm kötülüğü açığa çıkararak yıllar sonra ilk defa kendi duygularını tadabilmesi; insanların gücünün zaaflığıyla ve ikiyüzlülüğüyle, iyi ve kötü yanlarıyla betimlenerek romana aktarılmıştır.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü - Ölüm
Victor Hugo' nun bizzat şahit olduğu ve daha sonrasında kaleme aldığı Paris'in en ünlü meydanı Greve Meydanı'nda idamı gerçekleştirilecek olan idam mahkumunun son 24 saatini anlatmıştır. 19. yüzyıl Fransa'sını sert ve gerçekçi bir şekilde kaleme almış olan yazar, ne kadar idam mahkumunun yaşadığı duyguları anlatsa da roman siyasi, tarihi, sosyolojik ve psikolojik bir hal alır. Hayatının son gününü yaşayan bir insanın ikilemlerini, pişmanlıklarını ve son saatlerinde neler düşündüğünü bütün çıplaklığıyla ele alarak romanın sonunda okuyucunun sarsılmasını sağlar. Yazar son sayfaya bir saat belirtip tüm sayfayı boş bırakması daha yarım saat önce binlerce düşüncenin geçtiği zihinde şimdi tek kıpırtı bile olmamasını anlamamızı sağlamıştır. Bir bakıma ölümü betimleyerek bir saniyede nelerin değişebileceğini, bedenin sıcaklığını ve zihnin doluluğunun bir anda nasıl solacağını anlatmıştır.