Fatih Muhammet Binici
YazarFatih Muhammet Binici
4 dakika okuma süresi
Eyl 19, 2020

HASTALIK HASTASI VE KLASİSİZM


   Moliére (1622-1673): Clermont Koleji’nde Latin ve Yunan dili edebiyatı dersleri aldı. Hukuk öğrenimini gördü, 1641’de kabul edildiği barodan ayrıldı. Zamanını ve dehasını tiyatroya adadı. Ölene dek, yani otuz yıl boyunca tiyatro eserleri yazdı, yönetti ve temsillerde rol aldı. Klasik Fransız komedyasının kurucusu olarak kabul edilmesini sağlayan bir gelenek yaratmayı başardı. İlk olarak 1673 yılında yazdığı Palais-Royal’de sahnelenen bu oyun Moliére’nin yazdığı son komedyadır. Daha önce Ortaçağ tiyatrosu ve commedia dell’arte tarafından da işlenen tıp eğitimi, hekimlik gibi temaları ele alır, bu iki kurumu acımasızca eleştirir. Oyunun ilk temsillerinde hastalık hastası Argan’ı da kendisi oynamıştır.

   Bu temsillerin birinin sonuna doğru sahnede fenalaşmış, kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiştir.

   Klasisizm (kuralcılık), 16. yüzyılın ikinci yarısında dili yabancı etkilerden kurtarıp şiirin kurallarını saptamaya çalışan François de Malherbe ile başlayan Klasisizö, özellikle on yedinci yüzyılda gelişmiiştir. Fransa’da 17. yüzyılın ikinci yarısında, iç karışıklıklar sona ermiş, derebeylik ve kilise direnişleri kırılmış, soylular sarayın buyruğuna girmiş ve monarşi güçlenmişti. Siyasal alanda görülen bu düzen ve kurala uygunluk etkisini edebiyatta da göstermeye başlamış hatta dilin ve edebiyatın kurallarını saptamak üzere Fransız Akademisi kurulmuştu. Ayrıca filozof Descartes’in “Rasyonalizm” felsefesi sanatçılarda pozitif düşüncenin temellerini atmıştı.

   Klasik edebiyatta konu çoğu kez tarihten hatta mitolojiden alınmaktadır. Özelliklle Yunan ve Latin edebiyatlarında görülen konular tekrar tekrar işlenmiştir çünkü klasik sanatçıya göre gelmiş geçmiş en mükemmel sanat, eskiye ait olandır. Dolayısıyla, Eski Yunan’da dörülen insan tipi tekrar ele alınmıştır ancak bu insan fiziğiyle çevresiyle değil ruhsak özellikleriyle alınmıştır. Yani hırslılığı, cimriliği, kindarlığı yönleriyle ele alınmıştır. Klasisizm'de görülen insan, sıradan bir insan değildir. Eğitim görmüş soylu bir insandır. Bu insan belli bir toprağın malı değil evrenseldir. Yani eserde insanların tümünde görülebilen, zamanla değişmeyecek özellikler anlatılmıştır. Duygularının, zaaflarının esiri olmuş, soylu insanın "bozuk çıkmış nüshaları" olan sıradan kişilere eserlerde yer verilmemiştir.

   Hastalık hastası olan ve kitabımızın da ana karakteri olan Argan’ı inceleyecek olursak kendisi varlıklı birisidir -işe yaramayan ama yaradığına inanan tedaviler için her gün onlarca lirasını harcamaktadır.- çıkarları için -kendisinin hasta olduğunu savunduğu için kendi kızını hekim olan bir genç ile evlendirmeye çalışmaktadır.- kendi öz kızının geleceği ve mutluluğunu önemsemeyecek kadar bencil, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanmaktadır.

   Hastalık hastası Argan’ın pek sevgili eşi Béline’ye de bakacak olursak ki kendisi Argan’ın ikinci eşidir para, şan ve şöhret uğruna yapmayacak hiçbir şeyi bulunmayan insanlardandır. Argan’ın mal varlığına konmak isteyecek, Argan’ın öz kızına hiçbir şey bırakmamak için elinden geleni yapacaktır.

   Mösyö Purgon (Argan’ın hekimi), Mösyö Fleurant (Argan’ın eczacısı), Mösyö Bonnefoy (Béline’nin Argan’ın servetine sahip olabilmek için hukuki işlemlerde yardımcı olacak noter) bu karakterlerse insanların zavallıklarından yararlanan, zavallılıkları olmasa hayatta tutunamayacak karakterlerdir. Bu incelediğimiz karakterler her zaman var olan, hiçbir zaman değişmeyecek insan tiplemeleridir. (hocam burada hafiften realizm seziyorum.)

   Konu gerçek hayata uygun olmalıdır. Okura ya da sekura ya da seyirciye inanılmayacak şey sunmaktan kaçınılmaktaydı. Konuya değil konunun işleniş biçimine değer verildiğinden aynı olay birkaç kez anlatılmıştır.

  Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro türü olarak da daha çok tragedya ve komediyi benimsemişlerdir. Moliére’nin Hastalık Hastası ise komedi türü olarak bir tiyatro eseridir.

  Sanatta sıkı kuralların bulunması ve sanatçıların bunlara uyması gerektiğine inanan klasikler “üç birlik” kuralının doğmasına neden olmuşlardır. (yer, zaman ve eylem-konu birliği) Eserimize baktığımızda da bunu çok iyi görmekteyiz. Eserimizde bir konu birliği -Argan’ın hastalığının tedavisi için gerekli olduğuna inandığı şeyleri yapması-, yer birliği – olayların Argan’ın evinde gerçekleştiği- ve zaman birliğini – olaylar o anda gerçekleşmektedir- yansıttığını görmekteyiz.

Bunlar İlginizi Çekebilir