Efe Akyazan
YazarEfe Akyazan
3 dakika okuma süresi
Haz 1, 2020

Güzelin Algılanışı Neden Bizi Mutlu Eder?


Güzelin Algılanışı Neden Bizi Mutlu Eder?

Başeserimde (Piaton’un) idealar öğretisini ve onunla ilişkili olan şeyi, yani saf bilme öznesini yeteri kadar ayrıntılı olarak ele aldığım için, bunun bu anlamda benden önce hiçbir surette ele alınmamış bir değerlendirme olduğu zihnimdeki yerini korumamış olsaydı, burada ona bir kez daha geri dönmeyi gereksiz bulurdum. Bu sebepten ötürü eğer herhangi bir meselenin getirilecek açıklamalarla aydınlığa kavuşturulabilme ve böylece hoş karşılanma ihtimali varsa geri bırakılmaması daha iyidir. Bu çerçeve içerisinde doğal olarak okurun daha önceki tartışmalara aşina olduğunu varsayıyorum.

Güzel metafiziğinin gerçek meselesi şu soruyla gayet basit-bir şekilde ifade edilebilir: Bir obje irademizle herhangi bir ilgi/ilişki içinde olmaksızın bizi nasıl tatmin edebilir ve ondan nasıl haz duyabiliriz?

Nitekim herkes bir şeyin verdiği haz ve tatminin gerçekte ancak irademizle, ya da alışkın olduğumuz bir anlatımla ifade edecek olursak hedeflerimizle ilişkisinden kaynaklanabileceğini hisseder, dolayısıyla (irademizi harekete geçirip) bizi heyecanlandırmayan haz bir çelişki gibi görünür. Ancak güzel bu vasfıyla, kişisel hedeflerimizle ve dolayısıyla irademizle herhangi bir ilişki içinde olmaksızın gayet açık biçimde bize keyif ve haz verir.

(Bu muammaya benim önerdiğim) çözüm şuydu: Güzelde biz her zaman canlı ve cansız doğanın temel ve asli biçimlerini, dolayısıyla Platon’un idealarını kavrarız ve bu kavrayışın içinde onun koşulu olarak bu biçimlerin mütekabili, iradeden bağımsız bilme öznesi, bir başka ifadeyle, amaçları ve tasarıları olmayan bir saf akıl vardır. Bir estetik kavrayış gerçekleştiğinde irade onunla birlikte bilinçten bütünüyle kaybolur. Ama bütün kederlerimizin ve ıstıraplarımızın kaynağı tek başına odur. Güzelin kavramşma eşlik eden tatmin ve hazzın kökeni budur. Bu sebepten ötürüdür ki o ıstırabı mümkün kılan şeyin bütünüyle ortadan kalkmasına dayanır. Eğer o zaman hazzın mümküniyetinin de ortadan kalkacağı yolunda bir itiraz gelecek olursa, hep açıkladığım üzere burada da yinelemeliyim: Mutluluk yahut tatminin menfi bir tabiatı vardır, yani sadece bir ıstırabın sona ermesine dayanır, oysa acı ve ıstırap müspet bir şeydir, bu akıldan çıkarılmamalı dır. Her türlü istemenin bilinçten çıkmasıyla birlikte geriye haz durumu kalır; diğer bir deyişle geriye kalan her türlü ıstırabın hatta onun ihtimalinin bile yokluğudur. Çünkü böylece birey sadece bilen ve bundan böyle istemeyen bir özneye dönüşür; ancak o yine de tam bu şekilde kendinin ve etkinliğinin bilincinde kalır. Bildiğimiz gibi, irade/isteme olarak dünya ilk dünya (ordine prior), tasavvurjtasarım olarak dünya ikinci dünyadır ( ordine posterior). Ilki şiddetli arzulamanın, dolayısıyla ıstırabın ve bin türlü elemin dünyasıdır. Halbuki ikincisi esas itibariyle kendinde acısızdır; ayrıca görülmeye değer. bütünüyle anlamlı, en azından eğlendirici bir manzara içerir. (Bu manzaranın} verdiği zevk estetik hazzı2 oluşturur. Saf bilme öznesi olmak demek kendinden geçmek demektir;3 fakat çoğunlukla insanlar bunu yapamadıkları için şeylerin safi nesnel kavranışına-ki sanatçının yeteneğini ve meziyetini oluşturan budur-muktedir değillerdir.

Bunlar İlginizi Çekebilir