"Gel, anla dikenimden; güllerim uyansın bahçelerimde." ne güzel söylemiş Mabel Matiz. İçimizdeki anlaşılma isteğini dile getirmiş aslında.
Dikenlerimizin anlaşılmasını istiyoruz, bahçelerimizdeki uyuyan gülleri uyandırabilmek için buna ihtiyacımız var. İnanıyorum ki; hepimizin bahçesinde uyuyan güller var. Peki hepimizin bahçesinde uyuyan güller varsa onları uyandırabilmek için birbirimize neden yardım etmiyoruz, neden çoğu zaman aynı dili konuştuğumuz halde anlaşamıyoruz? Hepimiz anlaşılmak mı istiyoruz? Yoksa aramızda "anlamak" isteyenler de var mı? Anlamak isteyenlerimiz azınlıktaysa anlaşılmak isteyenlerimizin yakınması bundandır. Kendimi düşünüyorum, önceden çok sık kullanırdım bu cümleyi: "Anlamıyorsun beni." Bunu söylemem karşıdaki kişinin beni anlamasını sağlamıyordu. Sadece anlaşılmamanın yükünü ona atıp kendimi rahatlatmaya yarıyordu. Sonra zamanla değişti bu, artık karşımdakinin beni anlamadığını düşündüğümde "Anlatamadım kendimi." demeyi öğrendim. Bu konuda hâlâ çok iyi değilim; hâlâ "Anlamıyorsun beni." diye direttiğim zamanlar olabiliyor. Buna rağmen, "Anlatamadım kendimi." cümlesini daha sık kullanmaya çabalıyorum. Çünkü biliyorum ki; karşımdakini suçlamak yalnızca onu benden uzaklaştırır, suçu ona yükleyerek beni anlamasını sağlayamam. Çünkü biliyorum ki; karşımdaki ancak ben anlatabildiğim kadar anlayabilir beni. Bu yüzden anlaşılmamaktan şikayet etmek yerine doğru anlatabilmeyi öğrenmek gerekir.
Anlatabilmemiz, anlaşılabilmemiz ve böylelikle bahçelerimizde uyuyan o gülleri uyandırabilmek dileğiyle...🌹