Yıl 1915. Soğuk bir mart sabahı. Mehmet'im cephede. Bir eli tüfeğinde bir eli yarinin mendilinde. Garip bir bülbülün hikayesidir anlatılacak, yüzyıllar geçse de. Mehmet'im kahraman, koruması gereken gazi olan bir vatan... Bülbül gül uğruna nasıl kan döktüyse işte Mehmetçik de öyle kan döktü, feryad figan eyledi kahramanlık hikayeleri yazmak adına. Aşkına pervane olduğu, öleceğini bile bile ateşlerine koştuğu bu savaşta bakmadı bir kez olsun ardına. Köyü, evi göz gönünde yaşı olan sevdiceği, belki evladı varmış, düşünmedi bir kez olsun. Atıldı Mehmet'im kahpe düşmanın üstüne korkusuzca, düşünmedi bir kez olsun öleceğini, biliyordu bu yolun sonu çıkacaktı sonsuza. Öz vatanında öksüz, öz vatanında olmamak için paraya; bırakmıştı öksüz evlatlarını şehitlik uğruna. Anaların öperken içinin titrediği kınalı kuzularına kıydı düşman askeri, ancak vatan uğruna şehit olan garip bülbülümün bir an olsun içi titremedi. Bir destan yazıldı o gün bülbül, gülüne yeniden kavuştu, bu kahraman savruluşlar karşısında düşman yürekler sustu. Bu bir iman gücü arkamızda Rabb'imiz, şehitlik uğruna koşan Mehmet'imin alnı her daim temiz. Bu bir aşk bağımsızlığa duyulan, kıskanıp ağlardı sümbüller garip bülbülün güle olan aşkından. Büyük bir sıra erdi, benliğine bedensizlikle kavuştu. Toprak ölüm kusuyor, vatan kanadı kırık bir kuş misali susuyor. Rüzgar, insanları savuruyor pervasızca bir o yana, bir bu yana. Kimisi bir baba, kimi evlat, kimi koca. Hepsinin yüreğine sığdırabileceği bir kaç hatıra... Biraz hüzün, biraz keder ve birazda gözyaşıyla yürüyorlar umutla. Adım adım ilerliyorlar sonsuzluğa. Günler karanlık, saatlerde matem. Garip bülbülüm gül uğruna kan akıtıyor her dem.