Bugün trenle yolculuk yaparken gördüğüm bir manzara vardı ve oldukça etkileyiciydi.İçimden yazmak geldi.Yeşillerle ve sarılarla donatılmış arazileri geçtikten sonra ufak bi köy göründü.Yaklaştıkça ufak bi camiyle bikaç evden oluştuğunu farkettim.Biraz daha yaklaştık... Başlarında bağlayamadıkları yazmaları kollarının altlarına aldıkları poşetleriyle camiden çıkmış her bi yöne giden kızlar... Belki saygının ne demek olduğundan bihaberlerdi ama öğrenmişlerdi neyi nasıl taşımaları gerektiğini.Kızlardan biri treni gördü ve dönüp elini kaldırdı.Yüzünde hem gülümseme hem bi hayranlık.İnsanları takip ediyordu içeriden biri belki bana el sallar diye.Trendekilere baktım herkes dışarıyı izliyordu aslında ama sanki kimse görmüyordu.Bakıp da görememek.Bu da büyük bi kayıp.O küçük kız görür diye elimi kaldırdım görüşüyle elini havaya daha da yükseltip çırpınışı bir oldu.Bu anlattıklarım aslında saniyeler içinde oldu.Ben fotoğraf çekerek gördüklerimi kaydetmeyi severim aslında ama o anı yakalamam artık çok geç olduğu için bu kez yazarak kendi fotoğrafımı belki videomu çekmeye karar verdim.Okunduğunda bile gözünüzde canlanacak o heyecanı o kızım gözlerinde de görseydiniz bi an belki hayat daha ümit verici gelirdi.Bi daha görmiyeceğim o kızı.ama o ufak da olsa bi heyecan kattı bu anıma.Ufak bi heyecan ve derin düşünceler denizine bıraktı beni.Büyümek mi insanı kör ediyor acaba diye bi düşündüm yoksa umutlar mı küçülüyor yaşımızdaki rakamlar büyüdükçe.Bunların cevabını bilmiyorum ama o kızdaki heyecana karşılık koca bi tren olarak robotlaşmış bi şekilde yol alıyorduk.Ona mucize gibi gelen şeyler bizde basitleşmişti aslında.Zamanı geçsin diye geçiriyoruz.bakıp da görememek dediğim de bu ya zaten basitleşmemeli bişeyler.Her gökyüzüne bakışımızda farklı bi gök görmek çok büyük bi mucize değil mi mesela hangi gökyüzünü iki defa gördünüz ki.Fotoğrafım düşüncelerle epeyce sislendi.Hüzünlü mü yoksa umut dolu bi fotoğraf mı oldu gözünüzde canlanan bilmem.Farklı bakmak lazım bazen.Bakıp da görenlerden olmamız dileğiyle