Tamirci çırağı
Bazen öyle bir hal alıyor ki yaşaın içindeki yoğunlukla beraber gelen aslında yoğunluk olmayan küçük şeyler içinden çıkılmaz bir hale geliyor.Aynı kurduğum cümle gibi!
Arabasıyla çekip gidenlerin ardından egzozuna boğulduğumuz kendimizden küçük ama malı bizim malımızdan büyük insanların egomanyaları artık tepemizde Alaska oluyor.Bulamıyoruz kendimizi, ama nerede olduğumuzu biliyoruz.Alaska gibi!
Kahya Yahya gel haddini bil, sen kahyasin Yahya gibi kahyalığını bil diyip kendimizi avutuyoruz aslında ne biz kahya olmayı seçtik ne de Yahya olarak kalabildik.İçimiz dışımıza çıkarcasına savruluyor, eriyoruz.
Şeker prensin yanında her zaman bir tuz kral olmak zorunda mı? İçimiz içimize sığmadığı her anda bir kötülük olmak zorunda gibi hissediyoruz.Yanlışız,yanılmışız.
O romandaki hayali belki gerçek yapmaya, romanlardaki hayali belki gerçek yapmaya! Arabanın kapısını hevesle açtıktan sonra önümüze hep çatık kaşlı bir hanımefendi geliyor sanıyoruz belki de biz.Tırnak işareti gibi alıntılarla dolu hayatımızın bir köşesinde kendimize yer vermek yerine başkasının dediklerini bir teoriyi geçtim kanun gibi yapıyoruz.Koyunuz,koyulmuşuz!
Ödün veriyoruz.
İşportadaki gecelikler gibiyiz herkes aynı ama farklılıklarımız renklerimiz gibi hissediyoruz.Soyulmuşuz,soygunuz.
Bir bilge bana bir sıralar bir şey demişti çok önceden tanıdığım bir bilge:YAŞAMIYORUZ!