29 yaşında bir hukukçu olan Ernst Lanzer, çok sayıda obsesyon ve bunların açtığı ağır yaralar sebebiyle Freud'a danışmaya geldi. Freud, çalışmaya yatkın bulduğu bu hastanın tedavisinden sağlayabileceği bilimsel kazancı fark etti ve tedavi sürecini başlattı. Çünkü obsesif belirtilerin kişiyi aciz bırakan doğası sebebiyle, o zamana kadar bu rahatsızlığın bir yozlaşmaya ya da ruhsallıkta organik bir zayıflığa işaret ettiği düşünülmüştü fakat Freud'un ''Fare Adam'' vakasını tedavi etmesi ve yayınlaması üzerine bu düşünceler temelden değişti çünkü artık obsesif nevrozun ruhsal kökenli bir hastalık olduğu ve tıpkı histeri gibi; cinsel ve duygusal doğadaki bilinçdışı çatışmalardan kaynaklandığını gösterme olanağı oluşmuştu. Dahası bu belirtiler; çocuklukta ortaya çıkan temel çatışmaların psikanalizle bilince çıkartılması ile tedavi edilebiliyordu. Ayrıca bu tedavi; anal erotizmin ve aşk-nefret çatışmasının (çifte-değerlilik çatışması) obsesif nevrozlardaki belirleyici rolünü ortaya koyma olanağı da verdi.
Ernst Freud'a danışmaya geldiğinde bir dizi çarpıcı obsesif belirti tanımladı; bu belirtiler son 2 aydır ağırlaşmış ve onun çalışmasını engeller duruma getirmişti. Babası ve sevdiği kadının başına bir şeyler geleceği şeklinde yersiz bir korku , jiletle kendi boğazını kesmek için ani bir isteğe kapılacağı endişesi, düşüncesi ve eylemlerini felç etme noktasına getiren akıl dışı yasaklar. İlk seansta Freud, hastayı kadınları çıplak görme obsesyonundan ve babası ile sevdiği kadının fare işkencesiyle öleceği düşüncesinden kurtardı. Hasta Freud'a röntgenci obsesyonların 6-7 yaşlarındayken hoş bir mürebbiyenin onu yatağına götürdüğü ve kendisini okşamasına izin verdiği dönemlerde başladığını anlattı. Bu erken cinsel deneyimlere; güçlü bir uyarılma ve katlanılamaz bir suçluluk duygusu eşlik ediyor ve bu durum genç oğlanın zihninde çözümsüz bir ruhsal çatışma yaratıyordu bunun sonucunda ise obsesif belirtiler oluşuyordu.
Her şey hasta ordudayken başlamıştı; hasta, bir yüzbaşıyı vahşi bir Doğu işkencesini anlatırken duymuştu: Mahkumun kalçasına içinde fareler olan bir kavanoz yerleştiriliyor, bunlar anüsü zorlayarak içeri giriyordu. Hasta bu hikayeyi duyduğu andan itibaren babası ve sevdiği kadına bu cezanın uygulanacağı gibi bir obsesif düşünceye kapılmıştı. Freud ayrıca hastayı dinlerken hastanın yüzünde 'farkında olmadan hissettiği bir zevkin deşheti'ni yansıtıyor gibi görünen garip bir ifadenin belirdiğini fark etti. Bu hikayenin anlatılması ve düşüncelerin bilince çıkartılması (serbest çağrışım) sayesinde, hastaya sıkıntı veren birçok obsesif düşünce ve eylemin tedavi edilmesi sağlandı.
Freud, 'Fare Adam'ın analizinde özellikle 2 temel çatışmanın yeniden yapımına odaklandı: Bir yanda kendisi-babası ve sevdiği kadın arasındaki üçlü çatışma (babasıyla arasındaki ödipal çatışma), diğer yanda aşk-nefret arasındaki çatışma - zira obsesyonlar nefretin aştan daha güçlü oluşundan kaynaklanan duygulanımsal bir dengesizliğin sonucuydular. Dahası ödipal çatışma ve aşk-nefret çatışması iç içe geçmiş ve içinden çıkılmaz bir ağ oluşturmuşlardı. Tedavi içinse Freud'un bu karmaşık ağı analiz ile çözmesi ve bilinçdışındaki düşünce ve eylemlerin bilince ulaşmasını sağlaması gerekiyordu.
Freud bu karmaşık ağın çözüm sürecini bizimle paylaşır: Her bir obsesif düşünce ve hareketi tek tek ele alarak, bunların çoğunlukla ilk bakışta saçma görünen anlamlarını keşfetmeye ve bunları hastası için anlaşılabilir kılmaya çalışır. Ardından her ögeyi daha geniş bir anlamlar ağına yerleştirmeye girişir; analiz çalışması ilerledikçe bu ağ genişler ve sonunda psikopatolojik tablonun bütününü görmek mümkün hale gelir. Freud özellikle hastanın serbest çağrışımlarına dayanan yeniden yapımlara başvurur ve onu keşiflerin değeri konusunda ikna etmeye çalışır; böylece tedavinin başarısında önemli bir rol oynayan terapötik işbirliği kurulmuş olur. Bu şekilde hastanın bilinçdışındaki çatışmaların bilince ulaşması ve keşfedilme işlemi tamamlanmış olur böylece tedavi süreci tamamlanır.