Kitabın isminden de anlaşılacak üzere iki hikayeden oluşuyor.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nda genç bir kız kendisinden büyük bir adama saplantılı şekilde aşık olur. Sonrasında aradan yıllar geçer kız büyür ve adama kendisini teslim eder. Adamla birkaç kez daha belli aralıklarla birlikte olur fakat adam hiçbir şekilde kadını hatırlamaz. Bu hikayede kadının duygularının özellikle samimi bir dille sayfalara tavsir edilişini göreceksiniz. Aslında kitaba başlarken "Sana, beni asla tanımamış olan sana." diye bir cümleye rastlayacaksınız ki hikayeyi özetlediğini farkedeceksiniz.
Çok yakın bir arkadaşımla bu kitap hakkında konuşurken adamın kadını hiçbir şekilde hatırlamıyor oluşunu saçma bulduğunu söylemişti. Bir bakıma benn de ona katılıyorum ama yine de dağlayıcı bir hikayeydi.
Bir Kadının Hayatından 24 Saat'de ise bir kadının ölen kocasının ardından daha önce hiç tanımadığı bir erkek hayatına tüm hayatını ve onurunu hiçe sayıp aşkı enlerde yaşayıp sonrasında ölüm haberinde "Mutlu bile oldum çünkü onunla yeniden karşılaşma korkum sonsuza dek yok olmuştu" diyebilecek kadar hayal kırıklığı içerisinde bocalaması beni çok etkiledi. Okurken yüreğim sızladı.
Zweig'in okuduğum ilk ama son olmayacak kitabıydı. Bir adamın kadınların duygularını bu kadar iyi tasvir edebilmesi gerçekten takdire şayan. Bir çırpıda okuyup bitirebileceğiniz çok güzel bir kitap.