Belki bir çoğumuz, o üzerinden henüz bebek kokusu geçmemiş yavrularımızı büyütürken, onlarla iletişim kurma konusunda kafa patlatıp durduk. Bazı konular vardı ki hatta konuşulursa toplum bizi ayıplardı. Topluma göre ayıptı, ayıp nedir diye sorsak uçsuz bucaksız ayıplar dünyasında yaptığımız belki de her harekete yapıştırdığımız bir etiketti, belki ayıp olan değil de sorun ayıp kelimesini kullanışımızdaydı fakat bunu önemsemedik ve ayıp dediğimiz her konuyu konuşmaktan, bilmekten, öğrenmekten kaçtık. Çocukla hiç konuşulur muydu böyle konular, bir şekilde yaşayarak öğrenirdi, bize zaten anamız babamız mı öğretti. Belki tüm ebeveynlerin ortak sesiydi, bazı konular var ki asla konuşulmaz bizim ailede, cümlesi. Toplumca kulaktan kulağa konuştuğumuz, aman bilen olmasın, duyan olmasın diye sakladığımız o konulardan bahsediyorum. Aralarında birde en korkutucusu var. Geldi değil mi aklınıza, hazırsanız ve başıma bir iş gelmeyecekse sesli söylüyorum, CİNSELLİK.
Cinsellik, toplumda kabul görülen genel yargıya göre, çocuklarla konuşulması ayıp konulardan biridir. En modern çağa ayak uydurmuş olanlarımızdan, en geleneksel kalmayı tercih edenlerimize, en gencimizden en yaşlımıza kadar her birimizin ortak korkusu, cinsellik hakkında konuşmak. Bir de kendi çocuklarımız olunca işimiz hayli zor görünüyor. Peki, biz öğretmezsek kim öğretecek? Doğadaki her yeni doğan, annesinin desteğine ihtiyaç duyar. Memeliler içinde ise, anne desteğine en çok ihtiyacı olan insandır. Bunun yanı sıra sosyal yaşama, gözlemlemeye, keşfetmeye ihtiyaç duyarız büyürken. Öğrenmesi gereken çok şey olan bebeklerimiz bu zaman zarfında konuşmaya, anlamaya, öğrenmeye ve öğrendiklerini kendi dünyalarına entegre etmeye ihtiyaç duyarlar. Bir yol gösteren bu kocaman dünyada onlar için en kıymetli hediyedir. İşte tam da bu sebeplerden toplumun baskıladığı, insanların konuşmaktan kaçtığı, bilinmezliğinin getirdiği merakın yanlış yollardan öğrenilmemesi için, çocuklarımızın en güvendiği ortamda, en güvendiği insanlardan eğitim alması çok önemlidir.
Her ne kadar zor gibi görünse de ufak yol göstericilerle, her birimiz çocuğumuza nasıl cinsellik eğitimi vermemiz gerektiğini özümseyebiliriz. Bunlardan öncelikli olan, çocuğumuzla kurduğumuz diyalogun önemidir. Öncelikle, kabullenmemiz gereken şudur ki, cinsellik yüz kızartıcı bir ayıp değildir ve çocuğunuzla konuşmadan evvel bunu kendi içinizde kabul edip cinsellik ile kendiniz yüzleşmeliyiz. Yaşam döngüsünü sürdürebilmemiz için zorunlu olduğumuz bir gerçeği ayıplaştırarak ondan kaçmamalı, özümsemeli, anlamalıyız. Bebeğinize bakın, cinsellik olmasaydı ona sahip olamazdınız değil mi?
İkinci olarak, bu eğitimin sürekli bir eğitim olduğunu unutmayın. Çocuğunuza verdiğiniz her eğitim süreklidir, konuşabilmeyi, rahat diyalog kurabilmeyi ve güvenli ortamı sürekli hale getirmeliyiz. Diyalog kurabilmek ve bunu sürekli hale getirmek güven ortamınızı destekler, bu güven ortamı çocuğunuzun ve ailenizin gelişimine yardımcı olur. Bu güven ortamını sağladıktan sonra ise çocuğa özel alan kavramını anlatmamız ve öğretmemiz gerekiyor. İnsan bedenindeki özel alanlar nerelerdir, özel alana neden ihtiyaç duyarız gibi temel noktaları öğretip aynı zamanda hareketlerimiz ile göstermeliyiz. Unutmayın ki, çocuklar gözlemcilerdir. Taklit ederler. Özel bölgelerini öğrettiğimiz çocuğumuzun özel bölgelerine saygı duymayı önce kendimize öğretmeliyiz. Mesela, tuvalette zaman geçiren çocuğumuzun özel alanına onun onayı dışında dalmak onun özel alanına saygı duymadığımızın bir örneğidir. Bu belirli dinamikleri sağladıktan sonra çocuğumuzla konuşmamızın kolaylaştığını, onu bir birey gibi görmenin önemini gözlemleyerek bizlerde öğrenmiş oluyoruz. Ve bu güvenli ortamı kurmanın hiçbir kuralı olmadığını yaşayarak görebilirsiniz. Bir zamanı yok, geç kalmış değilsiniz. Hata mı yaptınız, yanlış bilgi mi verdiniz, önemi yok, düzeltebilirsiniz.