Aile Evinde Üniversite Okumak Gerçekten Kötü Mü ?
Hep duymuşsunuzdur, bu yazılı olmayan bir kuraldır ; aile evinde üniversite okunmaz. Bunu tatmış biri olarak -ve bu konuya karşı çok dolu biri olarak- artı ve eksilerini bir elden geçirmemin zamanı gelmiş.
İstanbul dışında yaşayan ve üniversite çağına gelen her 10 gencin neredeyse 8’inin hayali İstanbul’da okumaktır. Aileden bağımsız, kalabalık, cıvıl cıvıl bir şehir, neden 17-18 yaşında birinin ilgisini çekmesin ki ? Ben de İstanbul diye yanıp tutuşanlardan biriydim. Sınava girdim çıktım her şey gayet güzeldi. Babamla daha oturup bu İstanbul işini konuşmamıştım ama annemle konuşmuştum ve her şeye olumlu baktığı için babamı da ikna eder diye düşünmüştüm. Benim babam ciddi bir şey konuşulcaksa genelde erteler. Ya da şöyle diyelim : ‘İşine gelmeyen’ bir konuşma yapılacaksa erteler. Bu da öyle bir konuşmaydı belli ki çünkü hiç karşısına alıp tercih gününden 1 gün öncesine kadar benimle konuşmadı. Ben de hevesliyim tabi, ertesi sabah kalkıp hayalimdeki üniversiteleri tercih edicektim ve belki de kabul alıcaktım. Neredeyse İstanbul’daki her özel üniversiteye de %50 burslu olarak girebiliyordum da. Neyse dediğim gibi tercih gününden 1 gün önceki akşam babam salona çağırdı beni, gel konuşalım bakalım dedi. Annem de şansıma uyumuştu ve o an babamdan da kaçamazdım çünkü bunları konuşabilmek için başka bir zaman kalmamıştı. Yarın nereleri yazcağımı sordu, istediğim üniversiteleri saydım. Beni İzmir’e ikna etmek için elinden gelen her şeyi yaptı ilk başta. Ev tutmak, araba almak falan gibi klasik kandırmacalar. Ben söylediklerine kanmayınca, bu sefer bağırmaya ve gidemezsin gibi söylemlere başladı. Ben de ağlayarak odama gittim ve ertesi gün babam, annem ve ben tercihe gittiğimizde babam beni başımdan öperek tercih yapacağımız odaya girdi. Ben de daha fazla büyütmek istemediğim için İzmir’deki üniversiteleri yazdım. Bu şekilde kötü bir süreçti benim için. Şimdi de bazen keşke daha ısrarcı olsaydım diyorum, bazen de iyiki İzmir’de okuyorum diyorum. Benim babam gibi biraz katı babası olanlar bilir, gitmek istediğiniz her yere gidemezsiniz. Altınızda araba olmasına rağmen sizi her yere göndermez. Ama şehir dışında tek başına okumaya gitseydiniz kimse size karışamıyor olucaktı, her yere kendiniz gidip her işi kendiniz halledicektiniz ve kimse de size hesap soramıcaktı. Diğer önemli faktör de tabiki rahat sigara içememek. Gündüz bir şekilde hallediyorsunuz yok markete gitcem yok köpeği gezdircem falan diye ama akşamları bu mümkün değil tabi. 18 yaşını doldurunca hepimiz ister istemez kimse bana karışamaz ben artık reşitim triplerine giriyoruz. Bunu engellemek maalesef mümkün değil. Ya da bu dışarı çıkma sigara vs muhabbetlerini boşverin, en basitinden şu pandemi sürecinde hepimiz 1 ay 2 ay 3 ay anne babamızla aynı evin içinde oturduk. Hepimiz çok sıkılmadık mı ? Benim bazen çığlık atasım bile geldi. Anne babam yüzünden değil, artık tek olmak istiyordum. Kimseyi istemiyordum yanımda. Kimse kahvaltıyı ne zaman yediğimi veya ne yediğimi sorgulamasın, neden salona gelmiyorum diye beni azarlamasın istiyordum. Özellikle en çok keşke dediğim dönem bu pandemi süreciydi. Hala da öyle tabi. Ya da sınav dönemleri. Sınavlar tabiki de lise ortaokul sınavları gibi olmuyor. Çok fazla bir çalışma ve efor gerektiyor. Kaç gün yetiştiremeyip sabahladığımı biliyorum sınavlar için. Ve bu zamanlarda gerçekten tek olmak istiyorum çünkü ister istemez evde bir ses oluyor ya da odama tıkılmak zorunda kalıyorum ve bu benim en sevmediğim şeydir. Ben büyük bir masada ve geniş bir yerde çok daha verimli çalışabiliyorum. Burası da mesela benim için salon ama maalesef gidip salonda çalışamıyorum. Neden ? Annemle babam salonda televizyon izliyor. Bu kadar saydın sövdün, güzel yanları hiç mi yok ? Tabiki var. Düşündüğüm zaman da o aile evindeki sıcaklığı, huzuru hiçbir evde bulamam sanırım. Özellikle kendi öğrenci evimde hiç mi hiç bulamazdım. Anneniz önünüze sıcak yemeğinizi koyuyor, arkanızı topluyor, çamaşırlarınız temiz, yatağınız sıcak. Prenses gibi hayat sürüyorsunuz bir yandan. Her iki tarafın da kendine özgü artıları eksileri çok fazla var.
Yani demem o ki, yaptığınız seçimden bazen pişmanlık duyarsınız bazen de şükredersiniz. Tamamen mutlu veya mutsuz olmak gibi bir şey yoktur zaten. O yüzden seçim yapmadan önce iyice düşünüp taşınmak, iki tarafında artı ve eksilerini ölçüp tartmak ve en önemlisi seçiminizde kararlı olduğunuzu ve kimseyi dinlemeyeciğinizi kanıtlamanız gerekiyor. Umarım yazdıklarım bir nebze de olsa işinize yaramıştır. Sağlığınıza dikkat edin, ellerinizi yıkamayı unutmayın. :)